Genel

ŞİİR DİLİ, KAPALILIK VE… /METİN CENGİZ

Yaşadığımız şu günlerde, gün geçmiyor ki şiirin geldiği yer, oluşumu, varsa yeni dilsel değeri ve deneyimi sorgulanmasın. Entelektüel olarak hazır olsun olmasın, yeterli olsun olmasın, çok sayıda insan bugün şiire bulaşmış durumda. Özellikle, şiirde imge avcılığının, hayattan kopuk, hayatta karşılığını bulamayan yığma dizelerle bezeli söyleyiş biçeminin öne çıktığı günümüzde, şiir yazmanın kolay bir iş haline geldiğinin görülmesi (!) üzerine, şiir yazan sayısında nicelik olarak bir hayli artış görüldü. Eh, fena şeyler yazılmıyor da değil. Dize avcılığı bu, kolay mı? Hatta öyle ki, bazen sürekli oturduğum mekanda benimle bir araya gelen kimi gençler konuşurlarken şiirin bütününe bakmadan “Ben şu dizeyi sevdim....

Continue Reading →

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER/ METİN CENGİZ

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER   İyi günler yaşamıyoruz Gençlerimizin güneşi batıyor bir bir Çoluk çocuk kadın ve yaşlı Ölümün müziğini dinliyoruz Ve yudumluyoruz susamışçasına Sunduğu şarabı   İyi günler yaşamıyoruz Günler yol alan tren gibi karanlık bir vadide Hiçbir kesinliği yok bu gidişin Hiçbir anısı yok bu yolun   İyi günler yaşamıyoruz Acı anılar dağ gibi birikiyor   İyi günler yaşamıyoruz Artık onar onar ölüyoruz Bir bomba patlıyor aramızda Barış ve kardeşlik için diyorlar Böyle bir bomba patlıyor içimizde ***   Allah büyüktür, Allah büyüktür, Nicedir sırtımızda kambur gibi Devlet ve ölüm Bu iki hece

Continue Reading →

SİVAS İKİ TEMMUZ/ METİN CENGİZ

SİVAS BİR MİLATTIR   Kültürde Sivas’ta 37 kişinin katliamı bir arzunun gerçekleştirilmesiydi. Arzu mekanizmasının kıyama dönüştürülmesi. Aslında gösteri ve şov zinciri tüm iletişim ağlarında, sorgulanmaya bile mahal kalmadan, söylem olarak ortaya çıktı. Hem de tüm hakiki çehresiyle. Artık Türk tipi lâik devletten söz etmek bile olanaksız. Bu tarih otokratik devletin gerçekleşmeye başlangıç miladı da olmuştur. Çünkü devletin tek meşru tabanı, öldürme hakkı verdiği bu kesimdi (!) Meşruiyetini böylesi olayları devam ettirerek sağlamaya çalışması da bunu ispatlıyor. Sivas’ta yakılan gerçek insanlarla insan figürü de bir defa daha katledildi. Bir defa daha, çünkü o gün orada geçmiş tarih ortadan tüm içeriğiyle kalktı....

Continue Reading →

Celâl Soycan ile Söyleşi

CELAL SOYCAN’LA GÖRÜŞME… Atalay Saraç     Celal Soycan’ın Şiirden yayıncılıktan çıkan, üst başlığı “Şiir Pençe”, alt başlığı ise “Poetik Yazılar” olan kitabı üzerine bir görüşme yaptık. Kitaptaki yazılar daha önce farklı dergilerde ve ortak kitap çalışmalarında yayımlandı; ancak yazarın kendi deyişi ile “okur tarafından yeniden sınanmak” üzere kitap haline getirildi. Kitabın düşündürdükleri, oluşturduğu sorular ve tartışmalar üzerinden görüşmemizi yaptık. Atalay Saraç: “Sınanmak” pek de yaygın bir kültür değil bizim edebiyatımızda; ayrıca en son sınanacak yazarlardan birisiniz bu konuda. Neye dikkat çekmek istediniz bu sözcükle? Celal Soycan: Dil’in kullanıcı özneye en yakın kötülüğü, kavramlar ve kelimeler üzerinden düşünceyi dondurmasıdır. Elbette...

Continue Reading →

Ogün Kaymak ile Söyleşi

OGÜN KAYMAK’la    Söyleşi   “Kapısız kentler vaat ettim size.” Ogün Kaymak Kendi tabiriyle, Nur ve İnci’nin babası Ogün Kaymak, İstanbul Tıp Fakültesi mezunu ve tıbbi görüntüleme uzmanı. İlk şiir çalışmaları 1984 yılında başlamakla birlikte, şiir serüveni Son Kişot dergisinde başladı. Şiirlerini; Parantez Kuşağı, Henüz, Kırık Dans, Rüzgâr Alfabesi (Beş kitaplık şiir seti), Gayb Suyu, Düş/Görümlüğü, Günerken, Bu Bir Sır Değil!, Her Şey Dün Oldu, Okunaklı Harfler, Bas ve Ben, Altını Çiz Üstünü Ört adı altında çeşitli  kitaplaştırdı. Pek çok dergide yazı ve söyleşileri çıkan Kaymak, halen Mersin’de yaşamakta ve şiir çalışmalarının yanı sıra Mersin’de, Celâl Soycan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Sanatta Düşünsel...

Continue Reading →

ŞİİRİ MEŞGUL EDEN KONULAR/ METİN CENGİZ (Varlık, Şubat 2001)

Enver Ercan geçenlerde, sırasıyla Metin Celal ile Abdülkadir Budak’ın daha önce farklı başlıklarla uzunca süre,  Sina Akyol’un ise artık son vereceği ve son bir yıldır yazdığı köşede, benim yazmamı teklif edince, Varlık’ta yeniden düzenli aralıklarla yazma fırsatını da bulmuş oldum. Böylece, kendimce kafamı kurcalayan sorunları kaleme alabilecektim. Böyle durumlarda nelerin yazılması gerektiği ya zamana, zamanın getirdiği sorunlara ayırarak güncel takip edilir, ya da daha planlı davranılarak başka bir şey yapılır. Bu başka şeyin ne olduğunu tam bilmediğim için de, içinde yer aldığım, çıkan dergilerden ulaşabildiğim kadarıyla takip etmeye çalıştığım ve yazılar yazıp üzerine düşündüğüm Türk şiirinde nelerin tartışıldığını, şairleri, eleştirmenleri...

Continue Reading →