admin

SÖYLEV/ METİN CENGİZ

SÖYLEV   Bak diyorsun, nasıl da yalan söylüyorlar: Bayrağın kırmızısı utanıyor onlar konuşurken. Yüreğimizden yurdumuza uzayan merdivenlerin Basamakları dayanmıyor artık bu yalanlara. Millet diyorlar illet kalıyor ellerinde. Muhammet aşkına yemin ediyorlar, Muhammet aşkının dili tutuluyor. Dinin buğdayını öğütüp müjdeler veriyorlar, Çatısı kırılıyor dinin direği yok oluyor, Beyaz bayraklarından kan damlıyor uluların.   Geceleri riyasız uyumak istiyoruz. Kuşların uykusunu paylaşmak istiyoruz. Yoksuluz, aşkın anlaşılmaz dilini anlamak istiyoruz. Ihlamur koksun istiyoruz zaman. Çocuklarımıza zamanı lekesiz teslim edelim istiyoruz. Düşlerimizin hançerlerini kınına sokmak için, Sabah yiyeceğimiz ekmek içeceğimiz su olsun kadınlarımız, Bir bayram yerine çevirelim yoksulluğu. Bütün bunları biliyor ve istiyoruz, Ama onlar...

Continue Reading →

BÜYÜK ŞİİR NEDİR NE DEĞİLDİR?/METİN CENGİZ

  Şiirimizde tartışılan, merak edilen bir konu da ‘Büyük Şiir’ dir. Şairler kuşkusuz soruna kendi poetikaları açısından baktıklarından konu hakkında herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir düşünceye ulaşmak güç. Kimine göre bize yeni bir ufuk açan şiir büyük şiirdir, kimine göre duygu dünyamızı alt üst eden şiir. Bazılarına göre de insanı sarıp sarmalayan, günlük yaşantımızda sık sık karşılaştığımız sorunları ele alan, pratik olarak yararı da dokunan şiirdir büyük şiir. Öyleleri, örneğin bir aşk şiirini, işlevleri açısından büyük şiire örnek gösterirler. Öyle ya, sevgilisine deniz kenarında bir şiirden dizeler kim okumamıştır ki? Büyük şiir daha nasıl olur? Dikkat edilirse büyük şiir nedir...

Continue Reading →

ŞİİR DİLİ, KAPALILIK VE… /METİN CENGİZ

Yaşadığımız şu günlerde, gün geçmiyor ki şiirin geldiği yer, oluşumu, varsa yeni dilsel değeri ve deneyimi sorgulanmasın. Entelektüel olarak hazır olsun olmasın, yeterli olsun olmasın, çok sayıda insan bugün şiire bulaşmış durumda. Özellikle, şiirde imge avcılığının, hayattan kopuk, hayatta karşılığını bulamayan yığma dizelerle bezeli söyleyiş biçeminin öne çıktığı günümüzde, şiir yazmanın kolay bir iş haline geldiğinin görülmesi (!) üzerine, şiir yazan sayısında nicelik olarak bir hayli artış görüldü. Eh, fena şeyler yazılmıyor da değil. Dize avcılığı bu, kolay mı? Hatta öyle ki, bazen sürekli oturduğum mekanda benimle bir araya gelen kimi gençler konuşurlarken şiirin bütününe bakmadan “Ben şu dizeyi sevdim....

Continue Reading →

ŞİİRE ŞİİR OLARAK BAKMAK/METİN CENGİZ

Son günlerde şiir dünyamızda “şiire şiir olarak bakmak” anahtar bir cümle haline geldi. Şairi bir yana bırakan ve öncelikle şiirin “şiir” olması gerektiğini vurgulamaya çalışan bu cümle, farklı şiir anlayışlarında, neredeyse ağırlıklı bir tanım olarak görülmeye başlandı. Bence, bir ön yaklaşım, önyargısız bir ilk değerlendirme için gerekli ve artık sloganlaşmaya yüz tutmuş olan bu tanımın (!) bir şiiri değerlendirmek için yeterli bir bakış biçimi olarak görülmesi, konuyla ilgili bir yoksullaşmayı da göstermektedir. Özellikle, bu tanımın içinde, o andaki şiirle ilgili verili bilgiler, önyargılı bakışlar ağırlıklı ve belirleyici olduğu için, bu tanım birçok belirsizlik içermektedir. Gerçek bir şiir okuyucusu bile, çok...

Continue Reading →

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER/ METİN CENGİZ

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER   İyi günler yaşamıyoruz Gençlerimizin güneşi batıyor bir bir Çoluk çocuk kadın ve yaşlı Ölümün müziğini dinliyoruz Ve yudumluyoruz susamışçasına Sunduğu şarabı   İyi günler yaşamıyoruz Günler yol alan tren gibi karanlık bir vadide Hiçbir kesinliği yok bu gidişin Hiçbir anısı yok bu yolun   İyi günler yaşamıyoruz Acı anılar dağ gibi birikiyor   İyi günler yaşamıyoruz Artık onar onar ölüyoruz Bir bomba patlıyor aramızda Barış ve kardeşlik için diyorlar Böyle bir bomba patlıyor içimizde ***   Allah büyüktür, Allah büyüktür, Nicedir sırtımızda kambur gibi Devlet ve ölüm Bu iki hece

Continue Reading →

SİVAS İKİ TEMMUZ/ METİN CENGİZ

SİVAS BİR MİLATTIR   Kültürde Sivas’ta 37 kişinin katliamı bir arzunun gerçekleştirilmesiydi. Arzu mekanizmasının kıyama dönüştürülmesi. Aslında gösteri ve şov zinciri tüm iletişim ağlarında, sorgulanmaya bile mahal kalmadan, söylem olarak ortaya çıktı. Hem de tüm hakiki çehresiyle. Artık Türk tipi lâik devletten söz etmek bile olanaksız. Bu tarih otokratik devletin gerçekleşmeye başlangıç miladı da olmuştur. Çünkü devletin tek meşru tabanı, öldürme hakkı verdiği bu kesimdi (!) Meşruiyetini böylesi olayları devam ettirerek sağlamaya çalışması da bunu ispatlıyor. Sivas’ta yakılan gerçek insanlarla insan figürü de bir defa daha katledildi. Bir defa daha, çünkü o gün orada geçmiş tarih ortadan tüm içeriğiyle kalktı....

Continue Reading →

Revue Ayna’da Sonbahar Haberleri/http://revueayna.com/actualites/

Sonbahar haberleri Uzun bir aradan sonra Ayna dergisiyle tekrar ilgilenmeye vakit bulabildim ve iki güzel haberle başlamak istiyorum. Birincisi, çevirisi kendim tarafımdan yapılan Müesser Yeniay’ın yeni bir şiir kitabı “Ainsi disent-ils” adıyla Fransa’da Bruno Doucey yayınevi tarafından yayınlandı. Bu çalışmayı büyük bir zevkle tamamladım. Bu yeni kitap uç siir kitabından seçilen ve daha önce hiç yayınlanmamış şiirlerinden oluşuyor. Bu şekilde okur Müesser Yeniay’ın yazım tekniklerinin, ele aldığı konuların ve duyguları ifade sekilerlinin zamanla nasıl değiştiğini ve sairin nasıl ustalaştığını fark edebilir. Müesser Yeniay’ın yazım tarzı çağdaş Türk sairlerin yazım tarzlarından ayrı ve özel bir yer kendine yaratabildi ve farkını başarıyla...

Continue Reading →

Mahire Taş

1968 yılı Elbistan doğumlu. İlkokulu Elazığ da okudu; daha sonra Ankara’da Cebeci Sağlık Meslek Lisesi’nde yatılı okudu. Liseyi bitirdiği yıl Elazığ Fırat Üniversitesi Kimya Mühendisliğini kazandı. Hemşire olarak hem gece nöbetleri tutup hastanelerde çalıştı, hem de üniversiteyi bitirmeye çalıştı. Tekirdağ'da kimya mühendisi olarak çalışmaya başladı. Yüksek lisansını Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Gıda Mühendisliği bölümünde yaptı. 22 yıllık çalışma hayatından sonra emekli oldu ve yurtdışına yerleşti. Şu an iki çocuğuyla yurtdışında-Almanya da yaşıyor. Çalışma hayatı boyunca SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) ve TMMOB da çeşitli görevler aldı. Ve bu nedenle çeşitli soruşturmalar, tehditler, uzaklaştırmalar yaşadı. Ona göre şiir içinde sakladığı küçük kızın...

Continue Reading →

Celâl Soycan ile Söyleşi

CELAL SOYCAN’LA GÖRÜŞME… Atalay Saraç     Celal Soycan’ın Şiirden yayıncılıktan çıkan, üst başlığı “Şiir Pençe”, alt başlığı ise “Poetik Yazılar” olan kitabı üzerine bir görüşme yaptık. Kitaptaki yazılar daha önce farklı dergilerde ve ortak kitap çalışmalarında yayımlandı; ancak yazarın kendi deyişi ile “okur tarafından yeniden sınanmak” üzere kitap haline getirildi. Kitabın düşündürdükleri, oluşturduğu sorular ve tartışmalar üzerinden görüşmemizi yaptık. Atalay Saraç: “Sınanmak” pek de yaygın bir kültür değil bizim edebiyatımızda; ayrıca en son sınanacak yazarlardan birisiniz bu konuda. Neye dikkat çekmek istediniz bu sözcükle? Celal Soycan: Dil’in kullanıcı özneye en yakın kötülüğü, kavramlar ve kelimeler üzerinden düşünceyi dondurmasıdır. Elbette...

Continue Reading →

Ogün Kaymak ile Söyleşi

OGÜN KAYMAK’la    Söyleşi   “Kapısız kentler vaat ettim size.” Ogün Kaymak Kendi tabiriyle, Nur ve İnci’nin babası Ogün Kaymak, İstanbul Tıp Fakültesi mezunu ve tıbbi görüntüleme uzmanı. İlk şiir çalışmaları 1984 yılında başlamakla birlikte, şiir serüveni Son Kişot dergisinde başladı. Şiirlerini; Parantez Kuşağı, Henüz, Kırık Dans, Rüzgâr Alfabesi (Beş kitaplık şiir seti), Gayb Suyu, Düş/Görümlüğü, Günerken, Bu Bir Sır Değil!, Her Şey Dün Oldu, Okunaklı Harfler, Bas ve Ben, Altını Çiz Üstünü Ört adı altında çeşitli  kitaplaştırdı. Pek çok dergide yazı ve söyleşileri çıkan Kaymak, halen Mersin’de yaşamakta ve şiir çalışmalarının yanı sıra Mersin’de, Celâl Soycan’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Sanatta Düşünsel...

Continue Reading →