ŞİİRE ŞİİR OLARAK BAKMAK/METİN CENGİZ

ŞİİRE ŞİİR OLARAK BAKMAK/METİN CENGİZ

Son günlerde şiir dünyamızda “şiire şiir olarak bakmak” anahtar bir cümle haline geldi. Şairi bir yana bırakan ve öncelikle şiirin “şiir” olması gerektiğini vurgulamaya çalışan bu cümle, farklı şiir anlayışlarında, neredeyse ağırlıklı bir tanım olarak görülmeye başlandı. Bence, bir ön yaklaşım, önyargısız bir ilk değerlendirme için gerekli ve artık sloganlaşmaya yüz tutmuş olan bu tanımın (!) bir şiiri değerlendirmek için yeterli bir bakış biçimi olarak görülmesi, konuyla ilgili bir yoksullaşmayı da göstermektedir.

Özellikle, bu tanımın içinde, o andaki şiirle ilgili verili bilgiler, önyargılı bakışlar ağırlıklı ve belirleyici olduğu için, bu tanım birçok belirsizlik içermektedir. Gerçek bir şiir okuyucusu bile, çok defa alışmadığı bir şiir okuyucusundan şairleri, eleştirmenleri ve şiiri yakın okumaya tabi tutabilecek kadar şiire yakın olanları anladığımıza göre, bu tanımın alışkanlıklarla ilgili olduğu açıktır. Dönemden döneme değiştiği de. Yargılarımıza ters düşenin kabulü bazan uzun süren mücadelelerden sonra olurken, bazan da daha başlangıçta olabilmektedir. Bunda da rol oynayan etkenler, şairden şaire, eleştirmenden eleştirmene, dergiden dergiye değişmektedir. Burada yeniliklere açık olmaya hazırlıktan tutun da, yeniliği yapanların kendilerini sunuşları, şiirlerinde geleneği, karşı çıksalar da ele alış ve işleyişlerine kadar her şey etkin olabilmektedir. Elbette kendilerini ifade biçimleri de. Diyelim ki şiir o günün geçerli söylemi, söyleyiş tarzı ve ortak beğenilerine göre yazılmış olsun. Bu durumda da “şiire şiir olarak bakmak” yine yetersizdir. O günün belirleyici şiir söylemi kötü yazılmış bir şiiri olduğu gibi olağanüstü bir şiiri de genel geçerin içinde değerlendirir. Ve kötüyü aklar, iyiyi de başatın içinde eritir. Bunun nedeni, yukarıdaki tanımın (!) bizatihi kendinden kaynaklanmaktadır.

“Şiire şiir olarak bakmak” tanımını başka bir şekilde ele alırsak… Bu bakış biçimi, Batıda nerdeyse geleneksel bir tavır. Eflatun’dan günümüzdeki birçok düşünüre kadar. Ve bizde de son on yıldır kabul edilen bir bakış. Ancak bizde bu tanımdan ne anlaşıldığı (şiirin neyi nasıl işlediği dışında) pek de açık değildir. Bu nedenle de yetersiz olup Batıda bu bakıştan ne anlaşıldığı irdelenmelidir.

Yazı, Eflatun’dan günümüz yapısalcıları, yeni olgucuları vb.’na kadar birçok düşünür için toplumsal ve dilsel bunalımların bir belirtisi olarak cansız, her türlü dış etmenden (toplum, tarih, psikoloji, yaşamsallık vb.) kopuk, kendini kendisi için amaç edinmiş bir ifade biçimi. Ve bu bakış tarzı okurun (gizli eleştirmen) tek kimlikten çıkıp işgal edilmemiş bir alan olan yazıda vecd içinde birçok kimliğe ulaşabilmesinin bir yolu olduğu gibi, Rolande Barthes’ın deyimiyle “Politik Baba’ya kıçını gösterme patavatsızlığı” olarak da görülmektedir. Aslında bu bakış, egemenin her dönemde şöyle yada böyle hakimiyetini sağlayabilmesi ve meşru kılabilmesi, ancak bunların sürekli bir bunalımı da beraberinde getirmesinden kaynaklanmaktadır. Ve de kendine eleştirel olarak yönelmektedir sonuç olarak. Burada önemli olan şiir-metinden, başka metinler çıkarabilme olasılığı olmasıdır. Bu da çok anlamlılıktan başka bir şey değildir. Şairin karnında taşıdığı gerçek anlam metnin derinlerinde yatmaktadır ve sıradan okur diye tabir edilen okur içinse bu anlama ulaşmak nerdeyse olanaksızdır. Diyelim ki sıradan bir bilmeceden hoşlanan bu okur, kendi içinde anlam katmanları yaratan bir şiir metninden ve bunun çözümünden ise vebadan kaçar gibi kaçmaktadır. Burada yazarın apolitikliğinden değil, politikanın düştüğü ellere karşı tavrından söz edebiliriz ancak. Yazın zevki gelişmemiş politik babayı bir tiye alış vardır. Ve de kendini bu babadan koruma tavrıdır bu.

Bizde ise, “şiire şiir olarak bakmak” felsefi alt yapısından soyutlanıp şairler arasında bir tür sulh olmayı öne çıkarmak, karşıdakini de kendi tavrı içinde görmek, veya ciddi bir şiir tartışmasına girmemek için söylenir oldu. Bir yazı tavrı, o yazı tavrından etkilenenler için de geçerli hale geldi yani. Anlamı daha ilk bakışta kendini ele veren şiirler de bu yaklaşımla ele alınır oldu. Oysa, eleştirmen, şair için bir üst-dil olanağı yaratır bu bakış Batıda.

Çok anlamlı bir metin-şiirde insani sorunlar işlenmez mi; dil, coğrafi kültür, politik tutumlar bu çok anlamlılıkta yansımaz mı? Diye sorular yöneltildiğini şimdiden görüyorum. Elbette bunlar olur. Ancak şiirde yan anlamlarla giderek belirginleşen ve derin yapıya sindirilmiş bir anlam bütünlüğü aranır öncelikle. Yan anlamlar, bizi başka ve sahici sandığımız anlamların ardında sürüklese de.

Diyelim ki bir eleştirmen, şair, yazar, hermetik bir metinden, yazarın/şairin yaşadığını, veya karmaşık bir gerçeklikler sürecini bir biçime yedirdiğini anlıyorken; bir başkası, bunun yazar veya şairin bilincinin katışıksız somutlaşmasını anlıyor olsun. Her iki anlayış da ilk bakışta doğrudur. Ancak, bu görüşler, yaşamsal veya zihinsel süreçlerin yazında bir biçim haline gelirken yeniden yaratıldığını atlayıp, yalnız metin üzerinde dururlar. Sanki dünyasal her türlü etmenden koparılmış bir metinden söz ederler. Bunun olanaksızlığını hemen vurgulamak gerekir. Aksine, metin, şairin katışıksız bilincine varılabilmesi için olduğu gibi yaratmanın kendisini anlamak için de bir kalkış noktasıdır. Ve salt psikolojik bir çözümleme biçimi değil, dünyanın nasıl görüldüğü ve yaşamın nasıl dönüştürüldüğü konusunda ipuçları verir. Metin çözümlemede de bunlar üzerinde durulan asıl öğeleri oluştururlar.

Tekrar geriye dönersek, “şiire şiir olarak bakmak” şiirde neyin nasıl işlendiğini, yan anlamları ve derin anlama giden anlamsal örüntünün hangi şiir sanatlarından yararlanılarak gerçekleştirildiğini açıklamak için bir ön yaklaşım biçimi olmalıdır. Yoksa bütün süreci kapsayan, kerameti kendinde şiirin yapısını açığa çıkaran büyülü bir anahtar değil. Ve de bu sözcükler kullanılacaksa, politikaya araç edilen şiirlerle, politik mesajdan kaçan şiirler için hiç kullanılmamalı. Çünkü, çok anlamlı yazı artık, çocukça olsa da “kıç göstermeye” varan bir yeri aşmıştır günümüzde. Şair çocuk olabilir, ancak şiir bir çocuktan fazla bir şeydir. Göndermeleri çocuğun dışında değerlendirilir.

Şiir Ülkesi, Ocak 1996