Metin Cengiz
Türk şiiri üzerine düşünmek, tartışmak artık yıllıklar düzeyine inmiş durumda. Bu nedenle de yıllıklar konusunda konuşmak oldukça güç. Ama yine de deneyeceğiz. Yıllık hazırlayan herkes nesnel olduğunu, şair seçiminde şairliğini kabul ettirmiş olanlarla gençlerden atılım yapanları, şiire yenilik getirenleri seçtiğini söylüyor. Ama şöyle bir bakıldığında, bütün nesnellik, tarafsızlık, adam kayırmama sözlerine karşın şairliğini kabul ettirmiş olanların yıl içinde görülen tartışmaların etkisinde yıllıklara alınmadığını, öznel yargılar adına öznel duyguların, kişisel ilişkilerin, çekemezliklerin, küskünlüklerin galebe çaldığını görüyoruz. Ben onun için Memet H. Doğan’ın vurgulamak istediği ‘şairlerin seçiminde nesnel (bir vasatı Türk Şiiri vasatının üstünde, şairliğini kanıtlamış; bir de yeni atılım yapanlar), şiirlerin seçiminde öznel (şairlerin yıl içindeki yayınlanan şiirleri arasından kendi beğenisine göre seçim yapması)’ olunması gerektiği sözünü temel alarak yıllıklara, özellikle de YKY gibi önemli bir kurumun hazırlattığı yıllığa bakılmasını isteyeceğim.
Öncelikle yıllıklar hep birbirine benziyor. Bütün yıllıkların ne kadar değişiklik yaparlarsa yapsınlar, Memet H. Doğan’ın yılların emeğine bağlı olarak geliştirdiği yıllığı model olarak aldıkları görülüyor. Yıllıklarda görülen şunlar: Hazırlayanın o yıl üzerine bir iki sözü, çıkan kitaplar listesi, dergilerde yayınlanan yazılar, şiirin durumuna ilişkin kısa bir değerlendirme ve hazırlayanın beğenisine göre seçilmiş şiirler. (Şeref Bilsel ve Cenk Gündoğdu tarafından hazırlanan Şiir Defteri adlı yıllıkta ise hazırlayanlarca, yayınlanan şiirler arasından seçilen iki yüz kadar şiir bir seçici kurula sunuluyor. Sonuç olarak seçici kurulun ortak seçkisi yayınlanıyor ve kimi yazar ve şairin görüşü de alınarak o yıla ilişkin şiirde olup biten konusunda farklı görüşlere yer veriliyor, böylece ne denli olunabilirse çok seslilik ve dolayısıyla nesnellik de amaçlanmış oluyor. Ama hemen belirtelim ki seçici kurulun cevaplardan anlaşıldığı kadarıyla, hazırlıksız olduğu için, pek çorbaya tuz bile katamamış olduğu görülüyor. Nitekim Metin Celal de konuyla ilgili yazdığı bir yazıda -Cumhuriyet Kitap, 29-03-2007- aynı kanıyı paylaşıyor.)
Ama şöyle bir ilk bakışta bile göze hemen küskünlüklerin, amaçsız tartışmaların, düşmanlığa varan dargınlıkların yönlendirdiği öznel duyguların ve haksızlıkların yansımaları çarpıyor. Daha önce gerek M. H. Doğan, gerekse başkaları tarafından hazırlanan bütün yıllıklarda adları tartışmasız kabul gördüğü için o yıl şiir yayınlamışlarsa görmeye alıştığımız Ahmet Ada, Yusuf Alper ve Osman Hakan A.’nın Şeref Bilsel ile Cenk Gündoğdu; Refik Durbaş, Orhan Alkaya ve Ahmet Erhan** ise Baki Asiltürk’ün yıllığında yer almazken yine İsmail Uyaroğlu, Celal Soycan, Fikret Demirağ gibi genel kabul görmüş ve şairler loncasına kayıtlı, eğer yıl içinde şiir yayınlamışlarsa her yıllıkta yer verilmesi gereken şairlerin adı her iki yıllığa alınmıyor. Bu her iki yıllıkta, bu satırların yazarı da dâhil yukarıda adı geçenlerin birçok kitabı ve yazıları çıktığı ve bunlar hakkında birçok yazar tarafından övgüyle söz edildiği, hatta Veysel Çolak’ın hazırladığı yıllıkta kendisi; Şeref Bilsel/Cenk Gündoğdu’nun yıllıklarında birçok yazar tarafından övgüyle değerlendirildiği halde hazırlayıcıların yaptığı değerlendirmelerde tek satır söz edilmiyor. Bu durum her iki yıllıkta ne denli nesnel kalındığını gösteriyor. Yıl içinde dergilerde ve özellikle de internet ortamında görülen tartışmaları, yine kimi yazılarda adları bazı kitaplarda teknik sorunlar yüzünden düştüğü için haklı olarak duyulan küskünlükleri anımsadığımızda bu şairlerin neden yıllıklarda yer almadığı, kitapları ve yazıları önemli olsa da neden değerlendirmelerde anımsanmadığı anlaşılıyor. Bir şairle çeşitli nedenlerle tartışmış olabilirsiniz. Diyelim ki onu “dize hırsızı” diye lanetlemiş de olabilirsiniz. Hatta o şair sizi herhangi bir yazısında anmış ama daha sonra kitabına aldığında atmış da olabilir (bu durum doğru olmasa da tamamen özneldir). Ama nedeni ne olursa olsun eğer o şair genel kabul görmüş, hele adı şairler loncasına yazılmışsa şahsi duygularınızı öne alıp onu yıllığınıza ya da antolojinize almamazlık edemezsiniz. Hele yıllıklar üzerine hiçbir dergide görüş alınmamışken yıllıkların çıktığı ayda “usta şair de olsa onun kötü şiirini almak yerine genç birinin şiirini alırım” gibi sözler etmek, şair ve şiir seçiminde tamamen öznel olunacağını, yapılanın bilinçli yapıldığını, ve durumu meşru göstermeye çalışıldığını gösterir, başkaca hiçbir şeyi anlamlı kılmaz. (İşte nesnellik denilen şey M. H. Doğan’ın tanımıyla da budur. Nesnellik dediğimiz tamamen kamuyla ilgilidir, hazırlayanı siz de olsanız kabul görmüş bir şairi almak zorundasınız.) Türk Şiiri hiç kimsenin tapulu mülkünde olmadığı gibi, hiç kimse de adı Türk Şiir tarihine geçmiş şairler konusunda hangi sıfatla olursa olsun babasının tarlasında davrandığı gibi davranamaz, buna kalkışamaz, kalkışmamalı. (Bir de mademki adalet, diyelim dize edinme konusunda her şaire uygulanmalı bu. Erdoğan Alkan’ı tanık olarak alırsak başta İlhan Berk olmak üzere, Cemal Süreya, Cahit Sıtkı, Ece Ayhan gibi daha birçok şairi de aynı muameleye tabi tutmak gerekecek.) Dünyanın en zor ve en fazla duyarlık isteyen sanatı olan şiirle uğraşan hiç kimsenin böylesi haksız tarih yazımına daha fazla göz yumacağını, böyle sür git izin vereceğini de sanmıyorum. Bunun geçmişte birçok örneği görülmüştür. (En çok da antoloji tartışmaları gelsin aklımıza. Bol keseden verilen payeler tutmamış, şairliğin, iktidarın böyle antoloji, yıllık hazırlamak, istediğini alıp almamakla olmadığı anımsanmalı.) Bu tür görüntüler bu yıllıklar konusunda olduğu gibi yıllık hazırlayanlara karşı da duyulması gereken tarafsızlık, adalet duygusunu sarsıyor. Yıllıklar inandırıcılığını kaybediyor (Osman Bolulu tarafından yapılan yıllığın, Kemal Özer tarafından yapılan antolojinin şairler katında hiç önem taşımamasının nedeni aynıdır.) Oysa şahsi duygularını, ideolojik anlayışını azcık kontrol edebilme, yıllık üzerinden iktidar olma isteğini engelleme her şeyi düzeltebilir. Şahsi duygular, kırgınlıklar ve kavgalar nedeniyle gelecek yanıltılmamış, şiir ortamı kirletilmemiş olur. Bu bir ihtiyaç ise, bu ihtiyacı şairler değil daha çok tarihin kendisinin duyduğu unutulmamalıdır.
Eğer yıllık konusunda damgasını vuran M. H. Doğan’a bakarsak… Memet H. Doğan ‘Yıllık’ konusunda oldukça seçkinci ama nesneldi. Şairler loncasına biri alınmış ve genel kabul görmüşse ondan mutlaka şiir alırdı. Atılım yapan biri varsa bunu mutlaka görür ve gösterirdi. Onun aldığı genç biri şiir kamuoyu tarafından da bilinirdi. Hazırladığı yıllıklarla ilgili hakkaniyet konusunda eleştirildiğini hiç görmedim. Doğrusunu söylemek gerekirse, hazırladığı antolojisini eleştirdiğim için o yıl beni yıllığına almayarak bir çeşit cezalandıran (o yıla değin düzenli olarak yıllığında yer almış, hatta zaman zaman, ileri yaşına aldırmadan büyük bir sevgiyle gençlerin eleştirmenliğini üstlenmiş biri olarak adımın altına kısa da olsa ilgisini gösteren sözleri esirgememiş, eleştiride bir otorite olarak inceliğini de göstermişti) Memet H. Doğan, kendinden daha önce de yayınlanan yıllıkların böyle biçimlenmesinde başı çekmiştir. Öznel duygularını (yani hangi şairi daha çok tuttuğunu, kimi daha çok beğendiğini de) nesnelliğine halel getirse de göstermekten kaçınmazdı. Yıllık düzenlediği sürece Memet H. Doğan yaptığı yıllıklarla, a- önem verilen bir eleştirmen hazırladığı, b- önemli bir yayınevinden çıktığı, c- en yaşlısından en gencine doğru aldığı şairlerle seçkinci davrandığı ve dönemin ruhunu yakaladığı için yöneltilen birçok eleştiriye karşın şairlerin vicdanında yerini her yıl artarak pekiştirdi. Eleştiren de, öfkelenen de yıllığı dört gözle beklerdi. (Görülen ve gittikçe azalan) kimi aksaklıklara, küçük yazım hatalarına, kaynak eksikliklerine karşın onca çıkan yıllık arasında aranan, tartışılan, şairlerin kendilerini içinde görmek istedikleri yıllıktı. Memet H. Doğan tarafından yıllığa alınmak, şairliği onanmak anlamına da geliyordu. Ve yöneltilen eleştiriler, yaptığı söylenilen haksızlıklar (daha çok öznel beğenisi somutlaştığında görülen) daha iyisini yapmak, tam karşıtını çıkarmak vb. adına farklı yıllıkların ortaya çıkmasına zemin hazırladı. Yıllık yapanlar arasında en çok tartışılan yıllık hazırlayıcılarından biri olan Veysel Çolak’ın yıllığı örnek verilirse, Çolak gençlere sevgiyle uzandı. Memet H. Doğan’ın yıllığına girmesi gerektiğini düşündüklerini aldı. Derken yıllıktaki şair sayısı şişti. 150-160 kişi gerçekten çok. Bir ülkede bu kadar şair görülmüş değildir. Ya da tam tersine mademki bu kadar şairden şiir seçildi, hakkaniyet duygusuyla daha fazlası alınabilirdi. Farklı yıllık anlayışı geliştirilebilirdi. Yıllıkta yıl içinde yapılan tartışmalar şiirimizin gelişmesine katkıda bulunma temelinde değerlendirilebilir, kabul görmüş şairler arasında nesnel kalmaya çalışılarak çıkardıkları kitaplara kısaca değinilebilir, şiir konusunda dergilerde yazılan yazıların önemine bir iki cümleyle değinilebilirdi. Bu yıllıkları daha canlı kılardı mutlaka (ki Şiir Defteri’nde dergilere değinildi, Cihan Oğuz kitaplar konusunda buna benzer bir şey yaptı; Özcan Erdoğan’ın yaptığı internet değerlendirmesi ise ayrı bir zenginlikti.)
Yıllıklarda genel kabul görmüş, şairliğini kanıtlamış şairler konusunda bir iki farkla görünüm aynı. İzzet Yasar, Yavuz Özdem, Baki Asiltürk’ün; Erdal Alova, Ahmet Güntan, Nur Saka, Cafer Turaç, Salih Mercanoğlu, Osman Konuk, Orhan Alkaya gibi herkesçe tanınan şairler Veysel Çolak’ın hazırladığı yıllıkta yok. Buna karşın Nurettin Durman (1945) yalnızca Baki Asiltürk’ün yıllığında yer alabilmiş. YKY yıllığında Aydın Afacan gibi adı daha yaygınlaşmamış şairlerin yılların şairlerinin yerini alması, öznelliğin dozunun kaçırılması olarak yorumlanabilir. (Şunu da açıklamam gerekli: YKY yıllığı üzerinde daha çok durmam, hazırlayanla ilgili değil, YKY yıllığının kazanmış olduğu değerdendir.)
1965 ve altı doğumlu genç şairler açısından yıllıklara bakıldığında…
Memet H. Doğan’dan sonra YKY’nın Şiir Yıllığını hazırlayan genç (1969 doğumlu) ve gerçekten çalışkan Bâki Asiltürk yıllığına toplam 115, 1965 ve altında doğumlu şairlerden ise 48 şair almış. Gençlerin sayısı toplama oranla (bir yüzde 10 eksik ile) neredeyse yarı yarıya. Memet H. Doğan’ın antolojisine aldığı birçok insanın (2006 yılında şiir yayımlayan İsmail Uyaroğlu, Celal Soycan, Ahmet Ada, Metin Kaygalak, Kemal Varol, Yılmaz Arslan, Kadir Aydemir vb.) bu yıllıktaki yerini, yıllardan beri dergileri ve şairleri titizlikle takip ettiği bilinen Veysel Çolak ile Şeref Bilsel ve Cenk Gündoğdu’nun (Ş.B. de V. Ç. Gibi öteden beri yıllık hazırlar) gençlere oldukça fazla yer vermelerine karşın sayfalarına almadıkları 1965 ve altında doğumlu yaklaşık 23 şair adayı almış durumda. Bu da genç şairlerin hemen hemen yarısını oluşturuyor. 10 şair karşılaştırdığım diğer yıllıklarda da yer alabilmiş. Geriye kalan 15 genç şairin ise bazıları Veysel Çolak’ın, bazıları da Şeref Bilsel ile Cenk Gündoğdu’nun yıllığında var. Türk Şiirinde adı ve emeği geçen birçok şairin yanı sıra yine kendilerine umut bağlanmış ve halen iyi şiirleriyle dergilerde görülen, şiirleri tartışmalara konu olan birçok genç şairin (Metin Kaygalak, Kemal Varol, Kadir Aydemir, vb.) yer alamadığı yıllığa bu 23 şair adayının alınması şaşırtıcı. Bu sayı beş değil, on değil. Böyle olsa Baki Ayhan’ın farklı şiir anlayışına, ya da gençlere karşı hassasiyetine yorumlanabilirdi. İçlerinden bir kaçı geçen yıl yapılan bazı yıllıklarda yer almış. Bazılarının ismi tanıdık. Ama çoğu tanınmıyor ve ilk. Öyle anlaşılıyor ki gelecek yıllıklarda bu durum kendi sözleriyle “biraz da kronolojik nedenlerle” daha da artacak (bu kronolojik nedenleri anlamış değilim; hele yıllıkta temel alındığı söylenen nesnel –genel kabul görmüş, şairliği onanmış- nedenlerin yerine nasıl etken olabileceğini hiç anlamış değilim). Bu durum nesnelliğin tam karşısında, kendini mutlak belirleyici olarak görmenin tam göbeğinde konuşlanmakta.
Diğerlerine baktığımızda Veysel Çolak 1965 ve altında doğumlu 54 şaire yer vermiş. Toplam şair sayısı bu yıllıkta 164. Gençler toplamın üçte birini oluşturuyor. Veysel’ın hazırladığı yıllıkta gençlerin sayısı toplama göre daha az ama Baki Asiltürk’ünküyle karşılaştırıldığında gençleri önemsediği görülüyor. Bu sayı Şeref Bilsel ile Cenk Gündoğdu’nun yıllığında şöyle. Toplam: 147; 1965 ve altı doğumlu şair sayısı ise yine 54. Gençlere ayrılan yer Veysel’in hazırladığı yıllıktaki sayı ile aynı. Toplama göre oran da hemen hemen Veysel tarafından hazırlanan yıllıkla aynı: üçte bir. Veysel Çolak’ın hazırladığı yıllıkta 1965 altı doğumlu diğer iki yıllıkta olmayan şair sayısı 19. Bu sayı genç şair toplamının yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Diğer her iki yıllıkta yer alan şair sayısı ise 17. Kalan 18 şair ise ya birinde ya da diğerinde yer almakta. Şeref Bilsel ile Cenk Gündoğdu’nun hazırladığı yıllıkta ise bu durum şöyle: her iki yıllıkta yer almayan ama yalnızca bu yıllıkta yer alan şair sayısı 20. Her iki yıllıkta yer alan şair sayısı 11. Diğer 23 şair ise diğer iki yıllığın yalnızca birinde yer almakta. Veysel Çolak ile Şeref Bilsel/Cenk Gündoğdu tarafından hazırlanan yıllıklara alınan gençlerin adları daha önceki yıllarda hazırlanan yıllıklarda da görülen isimler. Geçen yıl alınan bazı şairler bu yıl alınmamışlar. Ama alınan şairlerin adları genelde bildik adlar. Ama öyle görülüyor ki gençlere sıra geldiğinde öznel duygular terazinin kefesinde daha da ağır basıyor. Şiirde genç olanları, hatta ısrarlı olanları heveslendirmek için gereken elbette yapılmalı. Bu yapılabilir ama kendi ortalamasını aşamayan ve şiirsel bir atılım yapamayan birçok genç ismin yıllıkta görülmesinin geleceğe ne katacağı da düşünülmeli. Bir de Baki Asiltürk tarafından dile getirilen kendini kabul ettirmiş, genel kabul görmüş bir şairin kötü şiirini almak yerine bir gence yer açmak düşüncesine değinmek istiyorum… Bu ilk bakışta doğru gözükebilir. Ancak ben kötü de olsa diyelim İsmet Özel’in yazmış olduğu kötü şiiri yıllıkta görmek, onun genel gidişine değinilmesi açısından gerekli bulurum. Ayrıca nesnel olunması açısından da şunu gerekli görüyorum. Nitekim bir şairin hangi şiirinin iyi, hangisinin kötü olduğu özneldir. Kaldı ki bu tür görüşler yukarıda örneklerle gösterildiği gibi nesnelliği sulandıracağı, hatta art niyetli çalışmalara zemin hazırlayacağı için de yanlış. Ölçüt bellidir: şair Türk Şiir tarihine adını yazdırmış, genel kabul görmüş biriyse yazdığı şiir yıllığa girmelidir. Ama yıl içinde dergilerde yayınladığı şiir sayısı birden çok ise bunlardan birinde karar kılmak hakkı elbette hazırlayanındır. Eğer dergilerde yayınlanmamış, ancak bir kitap yayınlamışsa, hazırlayan o kitaptan bir şiir seçerek yıllığını onurlandırmalı, etkinlikten izler çevreyi haberdar kılmalıdır. Nesnellik dendiğinde anlaşılması gereken bu söylediklerimiz olmalıdır. Şairliği kanıtlanmış birisini yıllığa kötü şiir yazdığı gerekçesiyle almamak, öznel görüşün galebe çalmasıdır. Nesnellik yoktur bu davranışta. Çünkü sizce kötü olan şiir başkasına göre iyi bir şiir olabilir. Kaldı ki herkesçe kabul görmüş bir şairin şiirini kötü olduğu gerekçesiyle yıllığa almamak, sırtını yıllığa dayayarak kendisini tek otorite görmek anlamına da gelir. Ve bu davranışın duygusal, kişisel kökenli yıllıklara ortam hazırlamayacağını hiç kimse söyleyemez. Öte yandan Veysel’in dergilerde yapabileceği ve bence böyle daha da verimli olabilecek tartışmaları (Sina Akyol ve Güven Turan tartışması) yıllığına taşımasını da yanlış buluyorum. Sorunlar yıllıkta tartışılacak gibi değil. Dergide daha geniş ve detaylı ele alınabilecek sorunlar.
Yıllık yapmak Türk Şiir tarihine katkıda bulunmak, izler çevreye olduğu gibi araştırmacılara, şiirle ilgili sorunlar üzerine düşünenlere bir ilk kaynak sağlamak ise, buna uygun her türlü duygusallıktan olabildiğince arınmış bir nesnellik gerekmektedir. Bakış açılarımız yanlış, ideolojik olabilir. Bu yanlışlıklar tartışılır, giderilir. Ama bunların verdiği zarar yukarıda örneklerle gösterdiğimiz türden duygularımızın egemenliği atında tutulan tarihin verdiğinden kat be kat fazla ve daha çok tahrip edicidir. Hangi duyguların nasıl devreye girdiği, nasıl işlerlik kazandığı ise kanıtlanamasa da çoğunlukla bilinmektedir. Böyle durumlara yol açılmamalı, yukarıda gösterdiğimiz gibi gerçekten yıl boyu titiz ve düzenli bir çalışma gerektiren bir iş tahrip gücü yüksek duygusallığın, düşmanlığın, kırgınlık ve küskünlüklerin yol açtığı zararlardan mutlaka korunmalıdır. Kaldı ki böylesi durumlar yıllık, antoloji yapanlara karşı güvensizlik duygularını arttırmakta, işin ciddiyetini bozmaktadır.
Ayrıca yıllık hazırlamanın bir tür tarih yazmak olduğu da unutulmamalı. Öznel duygularla yazılan ise tarih değil, falancanın yazdığı küfürname olduğu bilinir. Şiir yıllıkları için bu daha çok geçerlidir.
*Bu yazı Varlık dergisinin Nisan 2007 sayısında okurun ilgisine sunulmuştu. Burada ise okur aynı yazıyı düzeltilmiş ve bazı eklerle tamamlanmış bulacak. Örneğin Ahmet Erhan yerine İsmet özel’in ve Tahir Abacı’nın Baki Asiltürk’ün yıllığında olmadığının yazılması; Aydın Afacan’ın Veysel Çolak’ın yıllığında varken yalnızca BA’nın yıllığında olduğunun söylenmesi gibi yanlışlıklar düzeltilmiştir, yazının kısa bir sürede istenmiş olması bu tür teknik hatalara yol açmıştır.