Metin Cengiz
Sorun Yıllık tartışması Değil, YKY Şiir Yıllığı
Bir düzeltmeyle başlayayım. Bizim yıllıklara, seçkilere, antolojilere karşı bir tavrımız söz konusu değil. Hatta Baki Asiltürk (Baki Ayhan T.)’ün yıllık hazırlayamadığına göre “seçki” hazırlamasına da değil. Dileyen dilediği biçimde antoloji, seçki, yıllık hazırlar. Yayınlar. Buna BA de dâhildir elbette. Bu herkesin anayasal hakkıdır. Takdir ise eleştirel değerlendirmelerden sonra gelir!
Ama YKY gibi Türk edebiyatına sayısız yararlıkları dokunmuş bir kurumun çıkardığı yıllık söz konusu olunca, iş değişmektedir. Bu kurumun hazırlattığı yıllığı hazırlayan yıllıkçının bu kurumun sahip olduğu tarafsızlık, yapıcılık, nesnellik, edebiyata katkı gibi özelliklere sahip olması gerekmektedir.
BA ise beş yıldır şairlerin sabrıyla oynadı. Bu yıl artık durulmuştur diye beklendi. Egosu yeterince tatmin bulmuştur, küfrede küfrede doymuştur. Şişinmekten, aşağılamaktan yorulmuştur. Ancak o, seçkisine nesne edindiği şairleri hor görmeye, onlar üstünde bir tür iktidar tesis etmeye yöneldi. Sanki birilerinin enstrümanı gibi davrandı. Bu amaçla yıllığına eleştiri getirenleri gerek kendi adlarıyla ve gerekse müstear adlarla hem yazılı basında hem de internet ortamında, yersiz, mesnetsiz gerekçelerle ve en olmaz üsluplarla karaladı. Sözüm ona küçük düşürmeye, hiçe saymaya kalkıştı. Hastalıklı bir tutumla düşman belledi. Öyle belletmeye çalıştı. Kendi küçük hesaplarını öne çıkarmaya, kendi kişisel çıkarlarını kollamaya yöneldi. Yetmedi, tek tek kişilere gönderdiği emailler ile yıllığını tartışan, eleştiren kişileri, o kişilerin dostlarına karalamaya çalıştı.
Türk edebiyatı hakkında yazdığı yazılar ise yenilir yutulur gibi değildi. Bu yazılarda neredeyse ideolojik bir intikam alma tavrı ağır bastı. Bu söylediklerimiz tek tek ispatlı şeyler.
Bu tavırları bu yıl bardağı taşıran tutumlarıyla bizleri harekete geçirdi. Duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmek, yaptıklarını protesto etmek kaçınılmaz oldu. Kısaca beş yıl boyunca yıllığı hazırlayan kuruma layık olması beklendi.
Ama olmadı. O gemi azıya aldı. Gitgide daha cüretkâr davrandı.
***
Tartışma vakti çoktan geçti
Biz yıllıkları tartışmıyoruz. Sorun yukarıda da söylediğim gibi yıllıkların tartışılması değil, YKY Şiir Yıllığı’dır. Bugün bu gündemi yaratan YKY Şiir Yıllığı’dır. BA, YKY gibi bir kurumun taşıdığı “güveni” arkasına alarak kendi şiir yıllığını yaratmak amacını taşımıştır ve bugün böyle bir ucubeyi yaratmıştır. Böylece hem kendi, sözüm ona, iktidarını oluşturmak, hem de bu vasıtayla bir tasfiyeyi gerçekleştirmek amacında da önemli adımlar atmıştır. Şöyle bir bakalım.
1-İlk yıllık soruşturması 2007 Nisan sayısında Varlık dergisinde yapılmıştı ve benim de o sayıda uzun bir değerlendirme yazım yer aldı. Bu yazı daha sonra, benzeri bir soruşturma üzerine sanırım aynı yıl, düzeltilmiş haliyle Mühür dergisinde de yayımlandı. Ben yazımda detaylarıyla yıllıkların durumuna ilişkin bilgiler veriyor ve bu bilgiler üzerinden değerlendirmemi yapıyordum. O yazımda BA’nın anlaşılmaz bulduğum, kendi sözleriyle “biraz da kronolojik nedenlerle” (!) adları Türk Şiiri tarihine yazılmış, Mehmet H. Doğan’ın hemen her yıllığında yer verdiği birçok usta ile kamuoyunca sevilen, umut veren genç şairleri yıllığına almadığını, bunun yerine 23 şair adayına yer açtığını göstermiş ve gerekçe olarak “usta şair de olsa onun kötü şiirini almak yerine genç birinin şiirini alırım”, (BA) biçimindeki sözlerine dikkat çekmiş, bu sözlerin birtakım öznel amaçlarını gizlediğini belirtmiştim. Bugün bu amaçlar ayan beyan ortaya çıkmış durumdadır: İlk yıllarda,
a)Usta şairleri tasfiye ederken henüz yıllık hazırlamaya başlamadığı ve şair adayı olarak içinde yer almaya çalıştığı şiir ortamında iyi ilişkiler kuramadığı gençleri de tamamen silmeye çalıştığı anlaşılıyordu. Varlık’taki o eleştirim uyarı niteliğindeydi ve bugünkü yıllık anlayışını tamamen açığa vuruyordu.
b)BA’nın o günkü tavrının kasıtlı, ideolojik olduğunu görmüş, uyarımı “şair ve şiir seçiminde tamamen öznel olunacağı, yapılanın bilinçli yapıldığı ve durumun meşru gösterilmeye çalışıldığı”, “Bu durum nesnelliğin tam karşısında, kendini mutlak belirleyici olarak görmenin tam göbeğinde konuşlanmakta” biçiminde yapmıştım.
2-Bugün ise tavrı Türk Şiiri’nden adeta intikam almaya yönelmiştir. Bakın Veysel Çolak’ın yıllığında yer verilen 1958 doğumlu ve altında olan, yaşları 53 ve üzerinde, çoğunluğu sol anlayışta şu isimler BA’nın yıllığında yok. “Mehmet Yaşın, Muzaffer Kale, Engin Turgut, Yücelay Sal, Yaşar Bedri, Yusuf Alper, Yavuz Özdem, Adnan Azar, Oğuzhan Akay, Ahmet Günbaş, Tarık Günersel, Müslim Çelik, İzzet Yasar, Mehmet Mümtaz Tuzcu, Hayati Baki, Celal Soycan, Ahmet Ada, Ahmet Özer, Hüseyin Yurttaş, Nihat Behram, Refik Durbaş, Hüseyin Atabaş, Mehmet Sadık Kırımlı, Ahmet Oktay, Sait Maden.” Tam yirmi beş isim. Siz beğenirsiniz, beğenmezsiniz, Türk şiirinde isimleri bir antolojide bile olmadığında o antolojinin temsiliyetini, nesnelliğini zedeleyecek birçok isim var bu 25 şair arasında. Bu isimler yıllığa alınmıyor? Yerlerine bu isimlerden daha tartışmalı en az yirmi şair alınmış, sadece ideolojik sebeplerle. Ahmet Oktay gibi sadece şiir değil, edebiyat ve resim konusunda da değerli yazılara imza atmış, kalıcı eserler vermiş, şiirimizin olmazsa olmaz adları arasına girmiş birini yıllığına almamak? İzah edilemez bir durum! Bu şairlerin YKY gibi ülkemiz edebiyatına sayısız yararlıkları dokunmuş bir kurumun politikasına dayanarak tasfiye edildiğini sanmıyorum. YKY’nin başına kim gelirse gelsin, böyle bir politikası olacağına inanmak güç. O zaman bu cüret nasıl gösterilir? Adları bir antolojide olmadığında Türk şiirinin eksik temsil edileceği birçok isim yanında Refik Durbaş’ı cezalandırdığı vehmine nasıl kapılır bir yıllıkçı? Yapılan soldan intikam almak. Solu tasfiye ederek çapına, boyuna, posuna uygun bir şiir ortamı oluşturmak.
3-YKY Şiir Yıllığı 2010’a baktığımızda başka ne tür ucubeler görüyoruz? 1981-1959 arası doğumlu, 30 yaşı ve üstünü temel alırsak. Öteden beri dergilerde rastladığımız, herkesçe bilinen adları yaşlıdan gence doğru sayalım: Melih Elhan -1961-, Metin Fındıkçı, Hüseyin Alemdar, Betül Tarıman, Nazmi Ağıl, Yücel Kayıran, Altay Öktem, Mehmet Sarsmaz, A. Galip, Asuman Susam, Selami Karabulut, Soner Demirbaş, Alper Çeker, Erol Özyiğit, Devrim Dirlikyapan, Emel Güz, Kadir Aydemir, Seyyidhan Kömürcü -1979-. 18 kişinin alınmadığını görüyoruz. Bu isimler, geçmiş yıllarda şiir yazdığı halde yıllığa alınmayan isimlerle daha da çoğaltılabilir. Bu isimlerin yarısından fazlası mutlaka yıllığa girmesi gereken isim. Peki, bu isimler tasfiye edilirken yerine alınan, kimselerin tanımadığı, adları henüz dolaşıma bile girmemiş, sayıları 16’yı bulan şair adayları diyelim, evet bu şair adayları hangi özellikleriyle yıllığa alınmıştır? Genç oluşları mı? Ki genç de değiller. Bu kişiler en gence doğru şunlardır: Fadıl Oktay -1961-, İhsan Tevfik, Mustafa Muharrem, Ahmet Murat, Hakan Şarkdemir, Korkut Kabapalamut, Mustafa Köneçoğlu, Hasan Yurtoğlu, Fahri Güllüoğlu, Ünsan Ünlü, İsmail Kılıçarslan, Zafer Acar, Ahmet Edip Bayram, Serhat Uyurkulak -1979-. Biz yaşı otuzun altında olanların adlarını saymadık. Onlar genç. Otuz beşin altını da pas geçelim. Ama bu isimlerin birçoğu kırkın üstünde. Yazdıkları iki üç parlak şiir, yukarıda isimlerini saydığımız tasfiye edilen şairlerin yerlerine geçmeleri için yeterli mi? Kaldı ki gelecekte henüz ne olacağı belirsiz bu isimlerden çoğunun şiiri kitaptan alınmış. BA’nın kıstası ne? Bunun cevabı yok.
(Bu adını saydığım isimlerin içinden bana düşman olacaklar çıkacaktır. Ben sadece ellerini vicdanlarına koymalarını ve sorduğum sorulara cevap vermelerini isteyeceğim.)
5-Şimdi de yıllığa alınan sözüm ona bir şairin en beğenilen dizeleri arasında gösterilen şu örneğe bir bakalım: “biri bir şey söylemiş ondokuzuncu yüzyılda/ ben demiş, ben değilim/ başkasıyım filan demiş dudaklarını bükerek/ sonra bir gemiye binip/ tüfeklerle yol almış Afrika’ya…” Şaşırdınız mı? Ben şahsi düşüncemi açıklayayım. Bunu yazan her kimse dersine iyi çalışmamış. Rimbaud’yu anlatmaya çalıştığı bu metin bilgi yanlışlıklarıyla dolu. Şiirsel hiçbir değer taşımayan, hikâye olarak okunduğunda bile insanı iten, kuru, tıkız dizeler. Böyle bir aday adayının yıllıktan içeriye alınmaması gerekir değil mi? Hadi açıklayalım. Bu dizelerin sahibi BA’nın yıllığına aldığı Baki Ayhan T.’ye, yani kendisine ait. Yayımlanan son kitabından (Kopuk/ YKY) alıntılanan bu dizeler internet ortamında en sevilen şiirleri arasında gösterilmektedir. Oysa görüldüğü gibi bu şiir lise öğrencileri için hazırlanan bir yıllığa bile alınacak düzeyde değil. Yıllıktaki BAT şiirimsisi bundan beter. Hemen herkes gerek bu kitabından ve gerekse geçmişte yayımladığı diğer kitaplarından her şiirimsiyi, şiirsel değerlerle, estetik boyutta, kurgusal bağlamda yakın okumaya şöyle bir tabi tuttuğunda yukarıdaki değerlendirmeyle aynı sonuca varacaktır. Bu durumu yüzüne defalarca söylemişimdir. Senden şair değil, tarafsızlığı becerebilir, kendini donatırsan, iyi bir eleştirmen olur diye. Ama ne yazık ki yıllıkçılığı bile yüzüne gözüne bulaştırdı.
Kısaca… Amacı bellidir. Her ideolojiye göz kırparak, kurnazca içinde yer almaya çalıştığı ama yutturamadığı sol kesim ile yine bu kesimden geçmişte kendisini ciddiye almayanları tasfiye etmek, kendi güdük iktidarını kurmak. Lenin gibi söylersek, görünen budur ve görünen gerçektir.
6-Nitekim Nuri Demirci, Eliz’in Mart 2011 sayısında (İz/Düşüm-25) BA’nın “… gelişmeleri, yenilikleri, farklı anlayışları örnekler bağlamında yansıtma olmalıdır” biçimindeki yöntemini şöyle eleştiriyor. “… bu yöntemin uygulanabilirliği bana şüpheli görünüyor. Elimizde adını koyabildiğimiz neler var: Doğum tarihine bakarak yapılan kuşak tasnifleri, deneysel şiir, mistik şiir, anlatımcı şiir… İpin ucunu kaçırmak isterseniz: Organik şiir, plastik şiir; daha da ileri giderseniz: Tuhaf şiir, sert şiir…” Buna başka şeyler eklenebilir ama biz amacımızdan sapmayalım. Şöyle devam ediyor Nuri Demirci, “Bu biraz da yapay ve iç içe geçmiş gruplamaya/gruplaşmaya bakarak hangi şairi nereye koyacaksınız, üstlerine hangi şiir anlayışının şemsiyesini açacaksınız? Bana göre, bu olması gerekenin ifadesidir, ama uygulanması zordur. Yıllıkta da görülüyor bu” Bu eleştiri yıllığa alınmayan şairler için de geçerli. Burada devreye giren BA’nın ideolojisi, şahsi ilişkileri. O kendi iktidarını perçinlemek, ne idüğü belirsiz, bir antoloji, yani özelliği kendinden menkul bir BA şiir ortamı oluşturmak ardında.
7-Nuri Demirci ile devam edelim, “Asiltürk’ün şiir yıllığında dikkat çeken birkaç ayrıntıdan bahsetmeliyim. Bir, şairlerin kısa bir değerlendirmesinin yapılması; iki, yanlış saymadıysam tam yirmi şiirin kitaplardan seçilmesi. Üç, -cahilliğime verin- adını sanını hiç duymadığım yıllıkta yer almış olmalarıyla beni şaşırtan en az yirmi şairin varlığı. Dört, şiirini takip ettiğim, şiirine güvendiğim en az yirmi şairin yıllıkta yer almayışı.” Amaç Nuri Demirci’ye göre de tuhaftır. Kutuplaşmış Türkiye’yi düşündürtür Demirci’ye, “karşı taraf”tan söz eder nitekim. Ama bana göre bellidir. Kendi ideolojisi yedeğinde bir şiir ortamı yaratmak, Türk şiirine kendi ufkuna göre biçim vermek.
8-Kimin kitabından şiir alınır? Ustalaşmış, adı sanı bilinen, kitabında ne yazdığı merak edilen usta şairlerden. Böylece yıllığın belgesel gücü arttırılmak da istenir. Ama yıllıkta kitaplardan şiirleri alınan isimlerin kimse tarafından tanındığı yok. Henüz ne çıkardıkları merak öğesi haline gelmemiş. BA’nın muradı ne ola? Nuri Demirci’ye göre “Belki de başka düşünceler içindedir.” Hangi düşünceler içinde olduğu artık herkesin malumudur. BA beş yıldır beklendiği gibi tarafsız olamamıştır. Şahsi ilişkilerini egemen kılmıştır.
9-Yaptığımız protestoyu bulandırmak, sulandırmak, içerdiği ciddiyeti, önemi boşaltmak için olayı şahsi gibi göstermeye çalışacak olan da çıkacaktır. Bu tür söylemlere sadece gülünür.
***
Yıllıklar yıllıklar…
Yıllıklar konusuna Şiirden dergisinin Kasım-Aralık 2007 tarihli sayısında uzun bir biçimde değinmiştim. Burada yıllıkların gittikçe aldığı işlevlerden ve artık herkesi bıktıran yanlarından söz ediyordum. Kısaca değinmekte yarar var.
1-Az çok satıldığından olacak neredeyse herkes bir yıllık yayımlamaya başladı. Bu her türlü uyarıya karşın artarak sürecek gözüküyor.
2-Hatta yıllıklar öylesine önemli oldu ki dergiler çıkan yıllıklar üstüne soruşturma üstüne soruşturma yapar oldular, dizi yazılar yazılır oldu. Gazeteler, dergiler yıllıkları abartıyla tanıtır oldular. Özellikle internet ortamında. Abartılı, övgü düzücü yazılar, yıllıklar üstüne tartışmalar aylarca sürmeye başladı. Daha yıllıklar çıkmadan duyum üzerine yorumlar, kavgalar tefrika halinde yazılır oldu. “Kan çıkacak” diyenler bile oldu. Şurası kesin ki yıllık olayı şiirin en önemli olgusu haline geldi. Genç birinin loncaya üye olup olmadığı yıllıklara girip girmediğine bakılarak kararlaştırılacak neredeyse.
3-Şiir eleştirisi deyim yerindeyse yerini yıllık değerlendirmesine bıraktı. Böylece yıllık hazırlayıcısı haddinden fazla abartılarak eleştirmen de olmuş oldu. Dergilere, şiire, şaire yıllık üzerinden bakılıyor artık. Böyle bir algı gelişti. Toplu fotoğrafta gözükmek şairlik için alınan bir tür bon servis olarak kabul gördü. Kişisel ilişkiler, kavgalar yıllıklara yansıdı. Dünyanın hiçbir yanında görülmeyen ve olanaksız olan bu olgu bizde büyüdükçe büyüyen bir sorun haline geldi. Şiir okuyucu bulamaz, ciddi bir itibar kaybıyla karşı karşıyayken, şair kaderini yıllığa ve yıllıkçının eline verdi. Yıllık dümeni eline aldı yani.
4-Yıllık olayında diğer bir sorun hazırlayıcıların şiir de yazıyor olmaları. Veysel Çolak dışında diğer yıllıkçılar, bazılarının adından umutla söz ediliyor olsa da henüz daha şiirde net, açık, durmuş oturmuş bir kimlik kazanmış değiller. Birçoğu şiir ve sorunları üzerine yazı da yazan bu yıllıkçıların bir diğer özelliği de, yazılarından, kitaplarından hatta internet ortamına da yansıyan kavgalarından, eleştirel akıldan uzak tartışmalarından gördüğümüz kadarıyla kişisel ilişkileri üzerinden edebiyata, şiire bakıyor olmaları. Arkadaşlık, aynı dergide yer almak, aynı görüşü paylaşmak, hatta başka özel ilişkiler yıllığa girmek için yeterli olabiliyor. Yıl içinde yayımlanan kitaplar, dergilerdeki yazılar belirtilirken bile nesnel, tarafsız davranılamıyor.
5- Yıllık hazırlayanların çoğu, her türlü öznelliğine karşın Memet H. Doğan gibi bir yıllıkçıda görülmesine alıştığımız edebiyatta bir ağırlığa, bir sözü dinlenir kişiliğe sahip değil. Olmaya kalkıştıkları otoritenin altında ezilmektedirler. Dergilerde sürdürdükleri düzeysiz, içi hakaret ve küfre kaçan sözlerle dolu söz dalaşları (polemik) ile tanınmaktadırlar. Tartışmaları, eleştirileri ve incelemeleri ne yazık ki yetersiz, öznel, tarihi saptırıcı, dedikodu niteliğinde “muhabbet yazıları” olma özelliğini taşıyor. Birçoğunun adı edebiyatta tartışmalı. Tarafsızlıkları kuşkulu, gölgeli. Bilgi ve birikim açısından yetersizler.
Umarız yıllıklar normal seyrine döner. İşlevleri dışına taşmaz. Ve de yıllık hazırlayıcıları yaptıklarının bilincinde, başka orun sahibi oldukları vehmine kapılmadan işlerini yaparlar.
***
Peki, başarılı, nesnel, tarafsız bir yıllık nasıl hazırlanır? Ben yıllıklar konusunda sanırım iki ya da üç soruşturmaya cevap verdim. En son Varlık’ın 2007 Nisan sayısında yazdığım konuyla ilgili bir yazıda bu nesnelliği Mehmet H. Doğan’ın yaptığı yıllıklara bakarak şöyle saptamıştım. Bugün de aynı düşüncedeyim.
Nesnellik nasıl sağlanır?
1-Adı Türk şiir tarihine geçmiş, genel kabul görmüş şairleri yaşı kaç olursa olsun (bazıları küçük İskender, Ahmet Erhan vb. gibi erken kabul görebilmektedir) yıllığa almak. Bunu yaparken kişisel kanınızı adın altına kısaca belirtebilirsiniz. Ya da önsözde kısaca değinebilirsiniz. Yani Sait Maden, Ahmet Oktay, Refik Durbaş, Tarık Günersel vb. gibi isimleri ne pahasına olursa olsun yıllığınıza almak zorundasınız.
2-Dikkat çeken, ki bu dikkatin kamusal olması gerekiyor, hak eden gençleri yıllığa taşıyarak, onlara cesaret vermek, önlerini açmak.
3-Usta bir şair o yıl şiir yayımlamamış da olsa, eğer yeni ürünlerinin yer aldığı bir kitabı çıkmışsa, o kitaptan alıntıyla bir ya da birkaç şiirine yer vererek şiir yıllığına düşen işlevi yerine getirmek.
4-Şiirle ilgili etkinlikleri, varsa atılımları somut ve ayırıcı özellikleriyle belirtmek. Yıl içinde yapılan tartışmaları tarafsız bir biçimde özetlemek, dergilerde çıkan önemli yazılar, çıkan kitaplar hakkında bilgi vermek.
Bu saydıklarım yıllık ile ilgili işin nesnel boyutu. Nesnellik demek kamu ile ilgilidir. Ve yukarıdaki özellikler bu niteliktedir. Siz yıllık hazırlıyorsanız, kavgalısınız, hakkınızda eleştiri yazısı yazmış diye, bir şairi almamazlık etmemeli, görmezlikten gelmemelisiniz. Hele ideolojik davranmaya hakkınız yoktur. Bunu yaparsanız, o yıllık değil SEÇKİ olur. Nitekim YKY Şiir Yıllığı deniyor(du). Ama şimdi Baki Asiltürk seçkisi oldu.
5-Öznellik ise, şiir seçiminde ortaya çıkar. Bir şair yıl içinde birden çok şiir yayımlamışsa seçim hazırlayıcınındır. Buna yapacağı açıklamaları, öne çıkaracağı etkinlik ve diğer yıllığa ait özellikleri de ekleyebiliriz. Ama bütün bunlar da yine nesnellik sınırı içinde gerçekleşir.
***
Şimdi bir son söz: Baki Asiltürk’ün, diğer adıyla Baki Ayhan T.’nin, gerek bu adlarla ve gerekse müstear bir adla, kendisini protesto eden isimleri, herhangi bir biçimde konu edinmesini, dergilerde, gazetelerde, yıllık, seçki ve antolojilerde söz etmesini, eserlerimizden alıntı yaparak eleştiri nesnesi yapmasını istemiyoruz. Aksi durumda yasal yollara başvurulacaktır
YAPI KREDİ YAYINLARI
ŞİİR YILLIĞI ÜZERİNE ZORUNLU BİR AÇIKLAMA
Türkiye şiiri, hiç kimsenin küçük hesaplarına, önyargılarına, ham beğenilerine bırakılamayacak denli köklü ve çok renklidir. Son yıllarda bu “renk curnatası” özellilikle şairlerin hazırladığı yıllıklarda bulanmaktadır.
Yapı Kredi Yayınları’nın Bâki Asiltürk’e hazırlattığı şiir yıllığı da bu seçkilerden biridir. Bir seçki olması yönüyle bu yıllığın da az çok öznellik taşıması doğaldır. Ancak bu öznellikte kendi ideolojik rengini de gösteren yazar, siyasal ve kişisel yakınlık duyduğu şairleri de seçkisinde çoğaltmış ve tarafsız olmayı başaramamıştır. Yakınlık duymadığı şairlerin, yazı başlıklarını bile, kendince değiştirmektedir.
8o Kuşağı Türk Şiirinin Poetikası adlı kitabında da Asiltürk’ün bu tavrı çok belirgindir. Kitapta, nesnellikten ve tarafsızlıktan uzak, toptancı bir yargıyla bir kuşak değerlendirilmiştir. Yazar, sözcükleri bile “soylu” “soysuz” gibi bir ayrımla sınıflandırarak şiiri insandan uzak bir yere oturtmak istemiştir/istemektedir. Öte yandan, sayısız çalışma ve çeviriye imza atmış Mehmet H. Doğan’ı sadece “seksenli yılların eleştirmeni” biçiminde niteleyerek, artık aramızda olmayan bu değerli yazardan söz ederken “keşke bu kuş, biraz daha kartal bakışlı olabilseydi.” deme cüretini gösterebilmektedir.
Beş yıldır, adı geçen yıllığı hazırlayan Bâki Asiltürk (Bâki Ayhan T.), Türk şiirine mal olmuş bazı şairleri yıllığa almayarak kendince bu şairleri cezalandırdığını da düşünmektedir. Ayrıca takma adlarla yazdığı yazılarda kendisiyle tartışan, kitaplarını ya da yıllıklarını eleştiren yazarları yazınsal olmayan bir dille karalamakta, edebiyatı kendi kişisel ve ideolojik önyargılarının aracı kılmaktadır.
Bu nedenlerden ötürü, Bâki Asitürk’ün ne biçimde olursa olsun adlarımızı anmasını, şiirlerimizi kitaplarında işlemesini, yıllıklarda kullanmasını ve söz etmesini istemiyoruz.
Sina Akyol, Adnan Azar, Metin Cengiz, Ali Cengizkan, Seyhan Erözçelik, Turgay Fişekçi, küçük İskender, Turgay Kantürk, Yücel Kayıran, Mustafa Köz, Yücelay Sal, Hakan Savlı***
Metin Demirtaş, Refik Durbaş, Hüseyin Atabaş, Abdullah Nefes, Celal Soycan, Yusuf Alper,
Abdülkadir Budak, Ahmet Ada, Oğuzhan Akay, Altay Öktem, Kadir Aydemir, Hayati Baki,
Yaşar Bedri, Onur Caymaz, Ersan Erçelik, Azad Ziya Eren, Emel Güz, Tarık Günersel, Metin Fındıkçı, Muzaffer Kale, Arife Kalender, Selami Karabulut, Metin Kaygalak, Ogün Kaymak, Ertan Mısırlı, Yavuz özdem, Erol Özyiğit, Fergun Özelli, Mehmet Sarsmaz, Halim Şafak, Ferruh Tunç, İlyas Tunç, Kemal Varol, İlkiz Kucur.
Varlık, Nisan 201