Metin Cengiz
Ramis Dara dedik, Ramis Dara ile devam edelim. Ramis Dara, “Gerçek şiirden yana olanları ve şairleri bu düzeysizliğe karşı çıkmaya ve bir silkinişi başlatmaya çağırıyoruz.” sözleriyle Akatalpa’nın 2011 Mart sayısında dikkatleri çekiyordu. Bu çağrıyı ciddiye alıyoruz. Ama etik açıdan bunun gereğinin yerine getirilmesini istemek de hakkımız, değil mi? Yani bu çağrıyı yapan derginin yayımladığı her yazıdan ve her şiirden sorumlu olduğunu düşünmemek için bir engelimiz olmamalı. Öyle mi?
Peki, poetika ile zerre kadar ilişkisi olmayan, ona buna hakaretler içeren ve küfür dolu, yazılar yayımlamakla mı bu çağrının gereğini yerine getiriyor Ramis Dara? Ramis Dara’yı bu noktada anlamak olanaksızlaşıyor. Bugün, neresinden tutsan orasından dökülen, bilgi yanlışlıklarıyla dolu, referans göstermemeyi bir tür tutarlılık sayan, dahası külhanbeyi ağzıyla sözümona poetik yazı yazdığını sanan paçavra zihniyetli insanların elinden çıkma yazıları yazanlara yer vermek başka nasıl açıklanır?
Bu Akatalpa’da ilk değil. Geçmişte de Akatalpa’da müstear adla yazan bazıları, içeriğini karalamanın, gözden düşürme gayretlerinin, boşa atıp tutmanın belirlediği, gıybet türü, referanstan yoksun, “ben dedim, oldu” anlayışıyla yazı yazdı, dedikodu üretti. Müstear adla yazılan bu tür yazılar, yazanların psikolojik zaaflarını değilse de ahlaki yoksunluklarını göstermez mi? Ayrıca dergi yöneticilerinin hiç mi sorumluluğu yok bu yazılardan?
Öte yandan bildiğimiz müstear ad kullanmanın da bazı gerekçeleri yok mu? Bir yazarın kendi alışılmış üslubu dışında yapacağı yaratıcı yazın dışında, genellikle de faşizmin soluk aldırmadığı dönemlerde kullanılır. Akatalpa’da müstear adla yazanların yazılarında hangi yaratıcı yazın eserlerini yarattıklarını, bugün o yazıların bir değer taşıyıp taşımadıklarını, hangi faşist baskıya karşı müstear ad kullandıklarını doğrusu merak ediyoruz. Gördüğümüz şu idi o bazıları’nın yazısında, hoşlanmadıkları şahısları serbest atış için hedef tahtası gibi kullanacakları bir poligon yaratmak.
Ramis Dara yaptığı çağrının gereğini yerine getirmek istiyorsa Akatalpa’da müstear adla ortaya zehir kusan bu bazıları’nı açıklamalıdır. Aksi takdirde bu çağrının vebalini hep taşıyacaktır sırtında. Elbette ki sadece Ramis Dara değil, o tarihlerdeki Akatalpa Yazı Kurulunda görevli olan Nuri Demirci, Hilmi Haşal ve diğer kişiler de aynı derecede sorumludur. Ramis Dara doğrudan sorumlu olmayabilir, yani o dönemde dergide etkin görevde olmayabilir, yani yalnızca ismen yer almış olabilir dergide (olmaz ama belki oldu diyelim), böyleyse eğer, o zaman bu isimleri açıklamalı deriz. Şimdi açıklama zamanı. Bu çağrı o zaman yerini bulur. Anlamlı olur. Bizler o isteriyle yazılmış yazıların sahiplerinin kimler olduklarını biliyoruz. Biri açıklamıştı kim olduğunu. İnternette yersiz bir direniş gösterdikten sonra, belden aşağı vurmaya uğraştığı insanı/insanları suçlu göstermeye çalışarak, onurlu bir iş yapmış gibi “evet ben yaptım” demişti.
Şimdi buradan tekrarlıyorum. Şiirden dergisine, Metin Cengiz’e ve Şiirden’in değerli genç yazarlarına her türlü kanıttan yoksun, anlam ve dil hataları dolu, hakaret dolu yazıları yayımlamak mı düzeysizliğe karşı çıkmak oluyor? Şunu açıklıkla söylemek gerekir ki o tür yazılar bize de çok geliyor ancak yayımlamıyoruz. Yayımlamayacağız da.
Çünkü dergimizin de temel çıkış sebeplerinden biri edebiyat ortamına musallat olan düzeysizliğe karşı çıkmak, ortamı bulandıran yıllık, mıllıktan ötede tartışmaların düzeyini yükseltmek, teorik ve eleştirel tartışmaları, incelemeleri yaygınlaştırmak. Edebiyata layık bir ortam yaratmak.
Demek “düzeysizliğe karşı” çağrı yapan kişi ya da dergiler, bu tür düzeysizliklere karşı duyarlı olmalı, her gelen yazıyı salt “dergiye hareket getireceği kaygısıyla da olsa” yayımlamamalı.