Hüseyin Peker

Hüseyin Peker

hüseyin-pekerHüseyin Peker, Akatalpa’nın Eylül 2010 – Sayı 129’da,“Yaz Değinileri, 2” başlıklı yazısında sözüm ona Metin Cengiz’i eleştiriyor. Sözüm ona diyorum. Sebebini aşağıda parantez içinde Selami Karabulut’un Yarım Kalan adlı kitabı için Metin Cengiz’in yazdığı önsözden yaptığı alıntıyla, hemen altındaki yorumunu okuduğunuzda anlayacaksınız. Yazının hepsini veriyorum.
[“Günümüzde geçer anlayış olarak imge avcılığının; bir gerçeklik oluşturmayan, bütünlükten yoksun, gerçeklikle bir akrabalık ilişkisi kuramayan ve birbirleriyle ilgisiz dizelerden oluşma; sözümona bir derinlik yaratma gayretinin örgütlediği sığ bir şiir öne çıkıyor. Çağrışımsız, tatsız tuzsuz, anlamsız, sözcüklerin birbirini reddettiği bir imge hayaleti ordusu sizi daha ilk birkaç dizede alıkoyuyor, devam edemiyorsunuz okumaya.” Metin Cengiz (Yarım Kalan Önsöz’ünden)
Yanıt: Ne denebilir? Bu denli imgeye sert çıkış veren M. Cengiz’in kendi şiiri imge şiiri değil de nedir? Bir başka deyişle yeni çıkaracağı dergide imgeyi topyekûn yok eden şiirlere mi yer verecek? Nerden bulacak onları?
İşine karışmak gibi olmasın.]

Sanırım anlamışsınızdır neden sözüm ona diye nitelediğimi. Metin Cengiz’in tanımlamaya çalıştığı imge değil, “sözde imge”dir, “hayalet imge” yani imge olmayan, gibi imge. Metin Cengiz burada imge avcılığından söz etmektedir. Ama Peker okuyucuyu da aptal yerine koyarak Metin Cengiz’in söylediğinin tam tersini Metin Cengiz’e söyletmeye çalışmaktadır. Peki, bunun sebebi ne ola? Aklımıza gelenleri sıralayalım. 1-Metin Cengiz’in açıkça söylediğini Hüseyin Peker anlamamıştır. Yani olay Peker’in zekâsıyla ilgili. Nitekim Metin Cengiz’in söylemek istediğini başkaları dosdoğru anlamıştır, örnekse Mehmet Gökyayla, Sincan İstasyonu dergisinin Eylül 2011 (sayı 49) tarihli nüshasında yazdığı yazıda Metin Cengiz ne demek istiyorsa onu anlamıştır. Peker ise tam tersi yolda seyretmiştir. Neden?. 2-.Hayır, zekasıyla değil, Metin Cengiz’in gibi imge tanımını yapıp imgenin yerinde kullanımına örnek diye gösterdiği kitapla ilgili. Hüseyin Peker telefon ettiğinde ki oldukça sert bir tepki vermiştim kendisine, bu sözlerin yerinin o yazı olmadığını belirtmişti. Bu demek sözlerin doğru yerinin yanlış –yani Selami Karabulut’un Yarım Kalan kitabının önsözü- olduğunu söylemek demektir. Demek ki niyeti bozuk. Niyetini anlamak gerekli. 3-O zaman üçüncü ihtimal, niyetle ilgili. Metin Cengiz birçok yazısında imge konusunu daha ayrıntılı açıklamaya çalışmıştır ve iki-üç kitabı imgeyle ilgilidir ( İmge, Biçim, Biçem-Şiirin Teorik Sorunları 2005; Şiir, Dil, Şiir Dili, Şiirsel Anlam 2005; İmge Nedir, 2009). Demek ki şiir kitabının önsözünde Selami Karabulut’un şiirinde kullandığı imgelerin nesnel karşılığı olduğunu, gerçeklikle akraba gerçeklik ilişkisi kurduğunu söylemesi belli bir çevreyi rahatsız etmiştir. Yani imgenin doğru kullanılmasına Metin Cengiz’in Selami Karabulut’un şiirlerini de örnek göstermesi Hüseyin Peker’in de içinde yer almış olduğu bir çevreyi rahatsız etmiştir. Bunun üzerine bu çevre Metin Cengiz’i kasıtlı bir biçimde “imge düşmanı” olarak karalamaya başlamıştır. 4-Kendi şiirlerinin Metin Cengiz’in belirttiği, imge avcılığına dayanan, bir gerçeklik, bir hakikat oluşturmayan, bütünlükten yoksun, gerçeklikle bir akrabalık ilişkisi kuramayan ve birbirleriyle ilgisiz dizelerden oluşma bir şiir olduğu bilincinin verdiği korkuyla davranmış ve şiirlerinin niteliği açığa çıkacağı korkusuyla Metin Cengiz’e karşı “çamur at, izi kalsın” anlayışıyla davranmışlardır?
Demek ki Hüseyin Peker ile bu tür söylemlerde bulunanların şiirleri gerçekten de sözümona bir derinlik yaratma gayretinin örgütlediği sığ bir şiir. Yani Hüseyin Peker’in Metin Cengiz’i çarpıtmasının sebebi ya bu şıklardan biri veya ikisi ya da hepsidir?

Şimdi düşünmeye devam edelim, taşları yerine koymaya çalışalım. Hüseyin Peker’in neye hizmet ettiği anlaşılıyor. Öyle ya, Metin Cengiz’den alıntıladığı ve “imgeye sert çıkış” diye nitelediği bu yazı, daha sonra kendini önce “asil Türk şiiri manifestocusu”, bugünlerde ise “kopuk” olarak niteleyen (kopuk sözcüğünün geçtiği deyimleri bir düşünün, yazmaya bizim terbiyemiz el vermiyor) biriyle onun tetikçisi tarafından “imge düşmanlığı” olarak nitelendi. Yani Hüseyin Peker kötü, çirkin ve yakışıksız bir planın kapısını aralamış oldu. Böyle bir planın işlerlik kazanması için başlangıç verdi. Başka türlü anlamak ne yazık ki olanaksız. Peker’in bunu yapmasını anlamak da kolay. Sabahtan akşama kadar “yıllık da yıllık” diye internet ortamında cirit atıp duran birinden başka bir şey beklemek olanaksız. Adamın varoluş sebebi bu tür şeyler.
Peker’in, Metin Cengiz’in şiirini “imge şiiri” olarak nitelemesi ile “işine karışması” olayına gelince… Metin Cengiz’i imge şairi diye nitelemesi doğru, ancak imge hakkındaki düşünceleri baştan sona yanlış. Evet, Metin Cengiz’in şiirinin imgeci olduğu doğrudur. Bunu başkaları da birçok defa söylemiştir. Ama imge akraba bir gerçeklik yaratır Cengiz’in şiirinde, hakikatler çıkarır karşımıza.
Dergi merak etmesin, yolunda. İmge dostu, imgenin ne olduğunu bilen iyi şairlerden şiir, şiirden anlayan şairlerden şiir üzerine yazılar alarak yayım hayatına devam ediyor.
Yani Peker’in cahil cüretiyle söylediği “imgeyi yok etmek” olanaksız. Kendisinin böyle bir niyeti varsa da bize mal etmesin.

Peki şiire onca hizmeti dokunan, yıllarca emek vermiş, şiir ortamı, dünyası hakkında birçok doğru saptaması bulunan Ramis Dara’ya ne demeli? Akatalpa’nın editörü olarak o hangi gerekçelerle böyle temeli olmayan karalamaları, kasıtlı çarpıtmaları poetik yazı olarak yayımladı/yayımlıyor? İşte buradan dergimiz adına söyleyelim. Biz asla Ramis Dara gibi olmayacağız. Söylemediği sözleri söylemiş gibi göstermeye çalışan yorumlara asla yer vermeyecek, edebiyat, özellikle de şiir ortamındaki düzeysizlikle, cehaletle, pislikle edebiyatın gerektirdiği biçimde ve edebiyata yakışır bir söylemle (edebiyat edepten gelir, yani edep ya hu diyeceğiz) mücadele edeceğiz.