Günler Geçer…

Günler Geçer…

Haydar Ergülen

Metin Cengiz için 5 parça daha…

metin-cengiz-12

Metin Cengiz şiiri için 5 bölümden oluşan bir yazıyı 4-5 yıl önce, Eskişehir’de Rahmi Emeç ve Erol Büyükmeriç öncülüğünde yayımlanan, daha sonra benim de katıldığım Yazılıkaya dergisinde yayımlamıştım.

Bu yazıyı da onun devamı olarak yazıyorum, böylece Metin Cengiz’le ilgili 10 parçadan oluşan bir yazı bütünlüğünü de belki sağlamış olurum.

1. Metin Cengiz bir eylemcidir.
Eylemci olmak, eylem insanı olmak, bunlar bizim gibi demokrasinin esamesinin pek okunmadığı memleketlerde korkutucu terimlerdir. Türkiye’de de demokrasi adını verdiğimiz ortaoyunu bile askeri ve sivil darbelerle sık sık durdurulduğu, ve böylece bir türlü yerleşemediği için de, ne yazık ki henüz ‘bugün var, yarın yok’ statüsünde ağırlanan geçici bir Avrupa kavramıdır. ‘Biz hancı, o yolcu’ olan bu ‘şey’, hepimizin bildiği bir ‘şey’ olmakla birlikte, yine de sık sık değinmekte, hatırlatmakta yarar var. “40 kere söylersen olurmuş” dedikleri kim bilir bir gün belki de gerçek olur. Belki tam olmasa da yarım olur.
İşte bu sanırım ilk çeyreğinde bulunduğumuz demokrasi uğrunda pek çok şehit verdik, pek çok eş, dost, ahbap, arkadaş, yoldaş yitirdik. Bazılarıysa hapisanelerde ağırlandılar. Metin Cengiz de işte artık, işkence görmeyenin, hapisaneye düşmeyenin, hiç olmazsa şubede bir kaç hafta geçirmeyenin adamdan sayılmadığı yıllarda hapis yatmış, bir bakıma şiire politik eylemle başlamış bir şairdir. O da canım kardeşim Ahmet Erhan’ın “Bugün de Ölmedim Anne” dizesini, o yıllardaki hepimiz gibi ezber etmiştir.
Özgür bir toplum için, demokrasi için gençliğinde inandığı değerler adına savaşan Metin Cengiz de bunun bedelini pek çok genç gibi, memleketinin hapisanelerinde yatarak ödemiştir. ‘Doktor’umuz Hikmet Kıvılcımlı’nın da dediği gibi memleketimizde asıl ‘üniversiteler hapisanelerdir.’ Özellikle soldan gelen pek çok aydın, yazar, şair, sanatçı, akademisyen için bu saptamanın çok yerinde ve doğru olduğu bilinir. Hapisanelerin üniversite olması kuşkusuz iyi bir şeydir, olay hapisanede geçse bile, ama tersi feci bir şeydir, Tanrı üniversiteleri hapisane olmaktan korusun…diyeceğim ama, ülke yine hapisaneye döndüğü için bu biraz lüks bir dilek olur!
Metin Cengiz’in poetik eyleminin temelinde, geçmişten, gençlikten gelen politik eylemi vardır. Bunca eylemli ve eylemci bir şair olmasında da hiç kuşkusuz o günlerden başlayarak benimsediği toplumcu değerler ve sosyalist dünya görüşü önemli yer tutmaktadır. Çok uzun yıllardır etkin biçimde sürdürdüğü bu eylem, söylediğim gibi şiiri de, yani poetik olanı da politik olarak ele alma ve değerlendirme çabasıdır. Bunu bir de ‘şiirin ve şiirinin gençliği’yle sürdürdüğünü söylemek yerinde olacaktır.

2. Metin Cengiz için şiir bir eylemdir.
Fransızcası ‘action poetique’ sanırım, şiirsel eylem. Metin Cengiz işte bu güzel, ama güzel olduğu kadar da zorlu etkinliği, eylemi hem Türkçe hem de Fransızca olarak yıllardır başarıyla sürdürüyor. Şairlerin, özellikle bizim coğrafyamızda, kültürümüzde, tarihimizde eylemci oldukları bilinir. Pir Sultan Abdal’dan Nesimi’ye, Tevfik Fikret’ten Nazım Hikmet’e, ünlü şairlerin eylemlerini bilmeyen yoktur. Bu eylemler genellikle sisteme, düzene, zulme, haksızlığa karşı şairin bir aydın olarak sesini yükseltmesidir. Çoğunlukla toplumsal, siyasal kimi zaman da ekonomik nedenlerle yapılan eylemlerdir.
Metin Cengiz de 7o ve 80 Kuşağından ve sonraki kuşaklardan pek çok şair gibi gençliğinden beri bu tür eylemlere katılmanın yanı sıra, bu şairlerin pek çoğundan da farklı olarak ‘şiirsel eylem’lerde, ‘şiir eylemleri’nde bulunmaktadır.
Şiir, bir eylemdir. Öte yandan şiirle ilgili etkinlikler yapmak, şiirin yaygınlaşması, daha çok okunması, şiirin organik bir yapı olarak insanla olan doğal yakınlığı, onun insanın doğasında içkin olduğu gibi pek çok hususu anlatmak, bildirmek, duyurmak için, şiir yazmaya ve okumaya ayırdığı vakitten daha çoğunu, şair enerjisini bu eylemlere harcar Metin Cengiz. Enerjisini şiirin yaygınlaşması, okunması için harcamak da en az şiir kadar kıymetli bir eylemdir.
Kıymetlidir, çünkü özveri ister, emek ister, çaba ister. Bir anlamda da o şairin şiire bakışını, ne için şiir yazdığını gösteren bir eylemdir ki, bu Metin Cengiz’in ‘halkçı’ ve ‘toplumcu’ anlayışının, şiir görüşünün de doğal bir sonucudur.
Öyleyse M. Cengiz için şairlik ve şiir, bir ‘fildişi kulesi’ ya da ‘sırça saray’ değildir. Tıpkı şiirin doğuşu gibi kolektif bir eylem ve etkinliktir. İyi şairlerin de şiirden anladığı en önemli şey budur: Kendisine şiir veren, şiir getiren o ruha, o kolektif ruha, şiiri bir eyleme, toplumsal bir eyleme dönüştürerek yanıt verecek, deyim yerindeyse borcunu ödeyecektir.
Metin Cengiz’in kendi şiirinin yanı sıra, genç şairlere de şiirlerini yayımlayacakları dergiler, yayınevi olanakları sunması, şiir etkinlikleri toplantıları, festivalleri düzenlemesi ve bunlara katılması da, onun ‘şiirsel eylem’lerini oluşturan en önemli etkinlikler arasındadır.

3. Metin Cengiz bir şiir düşünürüdür.
Bizde şair çoktur ama ‘şiir düşünürü’ yok denecek kadar azdır. Şiir üzerine yazanları ya da şiir eleştirmenlerini kastetmiyorum bunu söylerken. Onların da yazarken, eleştirirken şiir üzerine düşündüklerini biliyoruz. Ama ‘şiiri düşünmek’, ‘şiir düşünürü’ olmak başka ve hiç kuşkusuz özel bir şey.
Metin Cengiz, şiiri yeniden üreten, varolan şiir düşüncesinde ve paradigmasında değişikliğe yol açan, yeni şeyler söyleyen, yeni düşünceler geliştiren, şiirin sadece bugününe ilişkin değil, geçmişi, süreci, hareketleri, akımları, dönemleri üzerinde de sorular soran, bunlara yanıtlar arayan ve bulduğu yanıtları yeni sorulara vesile olacak biçimde, Şiirden adıyla yayımladığı dergisinde, başka dergilerde yazıyor, bazen de doğrudan bu konularda kitap yazıyor.
Biyografisinin ‘eserleri’ bölümüne baktığımızda, ‘deneme-eleştiri-inceleme’ başlığı altında sıralanan yapıtları, onun şiir uğraşının, şiir ilgisinin gerçekte ne denli yoğun, kapsamlı ve zengin olduğunu göstermeye fazlasıyla yeter.
Şiirin Gücü, 1923-1953:Toplumcu Gerçekçi Şiir, Modernleşme ve Modern Türk Şiiri, Şiir, Din ve Cinsellik, Nazım’dan 70’li Yıllara Türk Şiirine Eleştirel Bir Bakış, Şiir, İmge, Biçim, Biçem-Şiirin
Teorik Sorunları, Şiir, Dil, Şiir Dili, Şiirsel Anlam, Küreselleşme, Post-Modernizm ve Edebiyat, İmge Nedir, Kültür ve Şiir, Felsefe ve Şiir, La Paix (Şiir ve Hayata Dair Denemeler), Şiir Nasıl Yazılır-Yeni Başlayanlar İçin…
13 kitap saydım, görmediklerim, daha sonra yayımladıkları da vardır. Şöyle bir göz gezdirince bile, şiiri ve Türk şiiri için kuşatıcı kitaplar olduğunu görebiliriz.
-Bu kitaplardan 3’ü, başlangıcından bugüne Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin tamamını inceleyip
değerlendirmeyi amaçlıyor. 1923’ten alıyor, 70’lerden geçiyor, günümüze dek getiriyor.
-Bir bölümü şiirin ögelerine ilişkin, öğretici, açıklayıcı, düşündürücü, ufuk açıcı bilgilendirmeler içeren kitaplar, imge, biçim, biçem, dil, şiir dili, şiirsel anlam üzerine her şairi olduğu kadar şiir okurunu da ilgilendiren kitaplar.
-Ve şiirin başka disiplinlerle, etkinliklerle, hayatla ilişkisinin incelendiği, din, cinsellik, kültür, felsefe, hayat, küreselleşme, post-modernizm ve edebiyatla ilişkisine dair kitaplar…
Neredeyse eksiksiz bir ‘şiir kitaplığı’. Belki böyle adlandırmakta da yarar var.
Metin Cengiz, Cumhuriyet dönemi Türk şiiri içinde, hem yetkin bir şair hem de ‘şiir düşünürü’ olabilmeyi başarmış pek az şairden biridir. Ve bu şair-düşünürlerin hemen hepsi de 50’lerden sonra ortaya çıkmış adlardır: Cemal Süreya, Attila İlhan, İlhan Berk, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz, Ahmet Oktay, Ataol Behramoğlu, Enis Batur, Mahmut Temizyürek, Metin Cengiz, Mehmet Can Doğan, Baki Asiltürk. Dikkat edilirse bu şairlerin hemen hepsi de aynı zamanda şiirimizin avangard, öncü, yenilikçi, önemli isimlerindendir.

4. Metin Cengiz bir şiir elçisidir.
Metin Cengiz, şiirleri Fransızca, İngilizce, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Boşnakça, Rusca, Arapça, Romence, İbranice, Azerice, Kürtçe, Sırpça gibi pek çok dile çevrilmiş bir şair.
İlkin 2006’da Fransa’da Apres Le Tempete et Autres Poemes adıyla bir kitabı yayımlandı. “Levant” dergisinde şiirleri dosya halinde Türkçeleriyle birlikte 2009’da yayımlandı. Daha sonra da aralarında Vietnam gibi ülkelerin de yer aldığı 11 ülkede, farklı dillerde şiir kitapları yayımlandı. Romanya’da ve başka ülkelerde şiir dergilerinde adına özel dosyalar düzenlendi, seçme şiirleri yayımlandı.
Romanya’da Yazarlar Birliği ile Targu Jıu Kent Konseyi ve Kültür Merkezi tarafından verilen Uluslararası Tudor Arghezi Şiir Ödülünü aldı.
Ayrıca yurtdışında katıldığı pek çok festivalde yayımlanan kitaplar ve antolojilerde şiirleri yer aldı. Oralarda yaptığı konuşmalar, radyo konuşmaları ve gazete söyleşilerinde kendi şiiri ve Türk şiiri hakkında görüşlerini paylaştı.
Bu kadarla da kalmadı elbet. Uzun yıllardan beri Fransızca’dan gerek kendisinin yaptığı gerek başka şairlerle birlikte yaptığı şiir çevirilerini yayımladı. Şiirden dergisinde yayımladığı, henüz kitaplaşmamış şiir çevirilerinin yanı sıra, kitap olarak Max Jacob, Aime Cesaire, Pablo Neruda, Eugene Guillevic, Jacques Prevert, Jules Laforgue, Naim Araidi, Gerard Augustin, Michel Cassir ve Tahar Bekri gibi tanınmış şairleri Türkçeye kazandırırken, iki ayrı cilt halinde Fransız şiir Antolojisi, ayrıca İspanyol ve İtalyan Şiir Antolojileri de çevirip hazırladı.
Zaman zaman yurtiçinde olduğu gibi yurtdışında da birlikte katıldığımız etkinlikler, şiir festivalleri oluyor. Oralarda da Metin Cengiz’in hem şiiri hem de kişiliğiyle sevilen, beğenilen bir şair olduğuna tanık olmak, yakın arkadaşı olarak hiç kuşkusuz beni de sevindiriyor.
Daha da güzeli benim katıldığım yurtdışı etkinliklerde konuştuğum yabancı şairler bana Metin Cengiz’i tanıyıp tanımadığımı soruyorlar. O zaman da sevinçle en yakın arkadaşlarımdan olduğunu söylüyorum.
Ee az şey mi insanın ‘şiir elçisi’ bir arkadaşı olması!

5. Metin Cengiz bir şiir sürgünüdür.
Sürgün olmak her zaman tutuklu olmak anlamına gelmez, bazen de tutkulu olmakla eşanlamlıdır. İnsan hayata sürüldüğü, sürgün olduğu gibi, hayatın farklı bölümlerine, bazen de dışına sürülebilir. Sürgünlüğün bazısı siyasidir, her dönemin muhalifini, inancına, düşüncesine tutkuyla bağlı olduğu için kaçınılmaz olarak sürgünlük bekler. Sevda sebebiyle, aşktan ötürü sürgün olmak da tabiidir. Kendinden sürgün olmak kadar kendine sürgün olmak da vardır ki, bu bazen istemeden bazen de isteyerek seçilen bir durumdur.
Metin Cengiz’i de buraya dek söylediklerimin sonunda, şiire dair üstlendiği sorumlulukları, yaptığı işleri de ekleyerek, bir ‘şiir sürgünü’, ‘şiire sürgün bir şair’ olarak niteleyebiliriz düşüncesindeyim. Bunu kuşkusuz pek çok alanda ve anlamda söylemek mümkün.
-Bir şiir sevdalısı
-Bir şiir vazifelisi
-Bir şiir mekanı
-Bir şiir insanı
olarak Metin Cengiz’i bir şiir eylemcisi, düşünürü, elçisi, ve sürgünü olma niteliklerinin yanına ekleyebiliriz.

Metin Cengiz’in şiiri
-Düşünen bir şiirdir. (‘Duyarlılık Düşüncesi’ne sahiptir.)
-Geniş bir şiirdir. (Her şey şiir olabilir.)
-Şiir ve hayat arasında,
düşünce ve duyarlılık arasında,
geçmiş ile gelecek arasında,
birikim ile kazanım arasında,
deneyim ile deneysel arasında,
avam ile seçkinlik arasında,
doğu ile batı arasında,
Türkiye ile dünya arasında,
eski ile yeni arasında,
klasik ile modern arasında,
70 kuşağı ile 80 kuşağı arasında,
bir ‘köprü’ şiirdir.
-Hem kendine özgü hem de özgün bir şiirdir.
-Sürprizli ve renkli bir şiirdir.
-Onun şiirinde;
sanki her şiir bir sonrakini içinde taşıyor, bir sonraki şiir ise bir öncekinin duygusunu paylaşıyor, düşüncesini sezdiriyor, anısını taşıyor.
-Ve bazen de yer yer, iyi çevrilmiş bir şiir tadı veriyor.
Metin Cengiz, şiirsel eylemiyle, şiiriyle Türk şiirinin önde gelen şairlerinden.