Metin Cengiz Bundan yıllarca önce yazdığım bir yazıda, 2 Temmuz 1993’te yaşanan olayların Türkiye’de bir “dönüm noktası, bir milat” olduğunu söylemiştim. Gemi azıya alan muhafazakâr dünya görüşleri, “din” kisvesi altında, günümüz de bile azınlıkta olan, hatta çoğu dünyevileşen, “şeriatçı” kesimleri de yanına alarak “laik devlet”in gözleri önünde, laik demokrasinin damarlarına saldırıyor, laik demokrasinin savunma gücünün aslını oluşturan aydın kesimi hedef göstererek hem bu kesime gözdağı vermeye çalışıyor, hem bu kesimden etkinliğe katılan kişilerden bazılarını fiziki olarak yok ederek neler yapabileceğini gösteriyor, ve hem de savunmasız ve çaresiz durumda kalan laik demokrasi karşısında gücünü deniyordu. Şımarıkça kullanılan bu güç karşısında sözüm...