25 %

Şiirden Dergisi Sayı 53

 80,00  60,00

Kategoriler: , Etiketler: ,

Şiirden Dergisi 53. sayısı zengin içeriğiyle dikkat çekiyor. Zehra Betül Yazıcıve Onur Akyıl Şiir ve Zaman’ı yazdılar. Anıl CihanYavuz Özdem ve Ümit Yıldırım, Veysel Çolak hakkında yazdılar. Vito Intini Metin Cengiz’in şiiri hakkında yazdı, Övünç Cengiz çevirdi. Metin Cengiz Mağusa Zindanlarını ve Namık Kemal’i yazdı. Yavuz Özdem bu sayıda yeni bir dosyaya başladı: “Bir Şiir”. Özdem genç şairleri tanıtmayı amaçlıyor. Yavuz Özdem’in tanıttığı Selenay Kübra Koçer ile söyleşi yine başka bir genç şairden: Çayan Okuduci. Bu sayıda şiirleriyle yer alan şairler yer alış sıralarına göre şöyle: Misuzu Kaneko, Gunter Eich, Yannis Ritsos, Hamid Larbi, Nadija Rebronja, Sándor HalmosiMetin Cengiz, A Kadir Paksoy, Muzaffer KaleSelami KarabulutMüesser YeniayZeynel CokSelami Simsekİsmail BiçerCemal Öztürk, Gülten Yalmanbaş, Kamil Çağlar K Çağlar AksuÇayan OkuduciYunus KarakoyunFatoş Asya Akbay, Ayşegül Göçmen, Ahmet Çarpar, Özgür Kıvanç, Beyza Okumuş, S. Emre Özer, Mesut Barış Övün, Selenay Kübra KoçerTurczi István, Nihat Özdal. Bu sayının çevirmenleri: A. H. Çetecu. Çağıl Gündüz, Mithat Aslan, Elizabeth Csicsery-Ronay, Metin Cengiz, Elvin Muratoğlu, Gizem Demet Sever, Antonella De Nobili, Övünç Cengiz.
Şiirden Dergisi arşivlik bir dergi. Yabancı ülke şiirini tanıtarak dünya şiir gündemini sıcağı sıcağına okuyucusuna tanıtmayı bir düstur edindi Şiirden. Dergide yer alan GENÇ ŞAİR sayısı yine eski sayılarımız kadar zengin ve çeşitli. Şiirleri yayımlanmadığı için düşman kesilen bazı gençlerin “Şiirden bizden başka dergilerde yayımladığımız şiirlerimizi de istiyor” biçimindeki sızlanmalarına rağmen Şiirden aralarında iyi olanları çekip yayımlamaya devam ediyor.

Dergiye şiir gönderen ve şiirlerinin yayımlanmasını bekleyen şair arkadaşlarımızın bizleri anlayacağını umuyoruz.

Şiirden Dergisi’nde bu sayıda Veysel Çolak şiiri masaya yatırıldı, şairin kendisiyle yapılan bir söyleşi ve yazılarla.
Doğan Fuat bu sayıda şiirimizin iki farklı şairini, Onur Akyıl ile Nihat Özdal’ın şiirlerini değerlendirdi.

 

EDİTÖRDEN

Tarihin sonu, aklın sonu, modernitenin sonu, devrimlerin sonu… Bu kavramlar bugün daha çok eleştirel bakışı dayatmaktadır. Klasik ilerlemeci şemaya göre kapitalist gelişmesini tamamlamış ülkelerde teknoloji inanılmaz bir biçimde ilerledi ve sermayenin konsantrasyonu belli ellerde tamamlandı. Çin’deki sosyalist kapitalizm ile Japonya’daki kapitalist gelişme ise çatışma ve uzlaşma diyalektiği içinde kozmopolit sermaye ile bütünleşme sürecinde. Toplumsal gelişme ve insan hakları ise neredeyse donmuş durumda ve hatta dinin, milliyetçiliğin yükselmesiyle rövanş maçında. Kapitalizmin alternatifsiz kalması sermayenin kendi isterleri doğrultusunda milliyetçilikten ve dinden yararlanarak insan haklarını, demokrasiyi yeniden biçimlendirmekte.

Oysa modernite ve akıl eleştirinin ürünü olarak gelişmiş, insanın kendini tanımasında büyük bir adım olmuştu. Eleştirinin keskin dişleri din, felsefe, ahlak, hukuk, tarih, ekonomi ve siyasette köklü değişikliklere yol açmıştı. Dinin eleştirisi düşüncenin özgürleşmesine, tarihin eleştirisi ilerlemenin toplumların ve çalışan emekçilerin ürünü olduğu bilincine, hukukun eleştirisi insan haklarının değer olarak bilinmesine, ahlakın eleştirisi bireyin önemine, ekonominin eleştirisi artı değerin ekonomik gelişmedeki rolüne işaret etti. Akıl inanç kulesi yapmaktan çıkıp araştırmanın, incelemenin, sistematik düşüncenin temeli oldu. Ancak kapital erkini sağlamlaştırdıkça ele geçirdiği demokratik burjuva sistemini kendi isterleri doğrultusunda yeniden yapılandırmaya başladı ve insanı sermayenin kontrolüne almak, teknolojinin aracı haline getirmek doğrultusunda sapma yaşadı. Meclisler, üniversiteler, akademiler, bilim adamları, üniversite hocaları özerkliklerini görünürde kaybetmeseler de işlevlerini kaybettiler. Hakikat arayışı rıza üretimine, devrimci karşı duruş onaylanmış karşılıklı görev ve sorumluluk paylaşımına yerlerini terketti.
İşte “Tarihin sonu, aklın sonu, modernitenin sonu, devrimlerin sonu” gibi eskatolojik teoriler bu toplumlarda bir dönem parlasa da gelişmiş akıl, yerleşmiş eleştirel bilinç ve oturmuş sistematik düşünce tarafından göğüslenebilmekte, parıltılarının altındaki nelikleri ortaya çıkarılabilmektedir.

Eleştirel aklın, sistematik düşüncenin tam gelişmediği, geleneksel yaşam biçimi içinden kendine özgü bir modernite oluşturma çabası içinde olan ülkelerde ise yarı ehil kişi bu tartışmaların ortasında yönünü çabuk kaybetmekte, eriyip gitmektedir. Bu bilimsel ve toplumsal her disiplinde olduğu gibi edebiyatta da, şiirde de böyledir. Bu sebeple kim olursa olsun eleştiriden muaf tutulmamalı, tutmaya çalışanlara da yine eleştirel bakmalı (kuşkuyla).

***
Gelecek sayının konusu “Eskatoloji ve Şiir”

***