20 %

Kalbimi Oluşturan Parçalar

978-605-7513-52-6

 240,00  192,00

About The Author

Zeynel Çok

Zeynel Çok

1950 yılında Mersin’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini aynı kentte, İktisadi Ticari İlimler Akademisi’ni ise Ada-na’da bitirdi. 1980 öncesi gazetecilik, Tiyatro ve Gençlik Derneği Başkanlığı, Mersin Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu üyeliği, Basın İş Sendikası Mersin Şube Başkanlığı görevlerinde bulundu.
70’li yıllarda şiirlerinden bazıları gazete ve dergi-lerde yayınlandı. 90’lı yılların ortalarında Almanya’ya git-ti. Göç ile birlikte Türkiye’den uzakta yazmaya yeniden yoğunlaştı. 2003 yılından itibaren yazdıkları edebiyat dergileri ile buluşmaya başladı. Varlık, Kitaplık, Edebiyat ve Eleştiri, Mor Taka, Bireylikler, Şiiri Özlüyorum, Mü-hür, Güney, Berfîn Bahar, Hayal, Patika ve daha birçok dergide şiirleri yayınlandı. Hasancan ve Deniz’in babası.
Şiir kitapları:
Yüreğimde Kaç Sevdanın Rüzgârı (1989)
Ağır Zaman Yangınları (2007)
Yalnızlık Karanfili (2007)

Acte de présence*
Zamanın hızı şairleri de biçimlendirdi. Koşturmaca şairi kendine benzetti, bir yerden başka bir yere
sürekli ve bitmeyen bir telaşla koşturur halde şairler. Diğer sanatçılar da aynı ama en çok da şairler
etkilendi hızdan ve hızın getirdiği telaştan. Ve bu telaş içinde bir kendini gösterme oyununa kapılmış
gözüküyor. Sosyal medya bu telaşı besledikçe besliyor, Twitter (şimdiki adı X), Instagram, Linkedin,
Tiktok, reel videolar ve diğer sosyal arenalar kadınlı erkekli şairlerin boy gösterme mekânı haline
geldi. Akıl almaz, inandırıcı olmayan paylaşımlar, uçuk kaçık fotoğraflar… dergilerde yazdıklarına
yüzde yüz ters düşen saçmalıklar; bunlar şair yazar değil de aktivist ya da manken olmaya özeniyor
sanki. Her yerdeler, bıktırıcı vıcık vıcık görüntüler, sözümona derin protest kısa yazılar… Artık gibi
görünmenin ötesinde hızın ve telaşın içinde yoğruluyorlar. Şairden çok şaklabanı andırır bir aktivist,
acınası birer manken müsveddesi. En gülünç olanı da faşizme, kapitalizme karşı bu yollarla karşı
çıktıkları görüntüsünü elden bırakmamaları. Aslında olup biten içeriğinden ederek, gülünçleştirerek,
soytarılaştırarak, kimliğinden soyarak hükmü altına almak. Evet artık şairler de faşizmin ve
kapitalizmin hükmü altına girmiş durumdalar.

Ama bazı şairler halen geçen yüzyılın sükuneti içinde yazıp çiziyorlar, onların bu ağırbaşlı davranışları
zamanımıza ters düşse de bize “şair duruşu”;yazar duruşu” nedir, onu anımsatıyor, kimilerince çağ
dışı kalmakla suçlansalar da. Aslında bu soy yazarlar zamanın insanı un gibi eleyen, şekilsizleştiren
ruhuna karşı da sessiz bir direnç gösteriyorlar. Zeynel Çok da bu soy şairlerden. “Tarih ve ben” adlı
şiirinde zamanımızın bu soytarılaştırma, kimliğinden soyma sürecini şöyle dile getiriyor:

“Aklım aldatıyor, asıl kıyamet başkalarının
Kesin değilim, resim değilim, ilişkilerim var
Ben de ‘dans eden yıldızlar’ doğurabilirim”

Başkalarının kıyameti yaşadığı doğrudur, Zeynel Çok da iddiasız ama kendi olarak “kesin ve resim”
olmadığını (kesin değil zira sadece kendini yaşamakta ısrarcı, resim değil, zira yukarıda çizdiğim resme
karşı) ama gerçek insan olduğunu söyleyerek dikeliyor olup bitenin karşısında: “ilişkilerim var” sözü
gerçek insan olmanın, yaşadığını hissediyor olmanın dile getirildiği içten bir söz.

Zeynel Çok’un bu şiirdeki protest biçimi çok dikkatimi çekti. Abartı karşısında duruşu, hız karşısında
sükuneti, kimliğinde ısrar etme dirayeti, kendine olan inancı (“ben de dans eden yıldızlar
doğurabilirim”) zamana karşı direnişin yolunu da imliyor bizlere. Evreni aynı zamanda bir devrim olan
bilişim-iletişim çağında teslim olmadan kendisi olmanın yolu bu dedirtiyor.

Şiir vicdanın sesi olmayacaksa niye yazılır? Bu soruya da cevap veriyor sadece bu şiiriyle Zeynel Çok.
Sözümüz vicdanımızı dillendirmeli. Sözler yazıldığı anda ağızdan çıktı zamanki gibi kazandığı güçle,
bıraktığı etkiyle bağımsızlaşır. Üzerimizdeki ölü toprağını sarsmıyorsa yazılan şiirin bir etkisi de yoktur,
bir kişilik de kazanamamıştır. Zamanın ruhunun boyunduruğu altından çıkmak istiyorsak Tarih ve ben
şiirindeki şu son ikiliği yeniden yeniden okuyalım derim:

“Okudum ve düşündüm, konuştum ve göründüm
Kendimden sonra geldim”

Okuyarak, düşünerek, konuşarak görünelim. Kendimizi görüntülerin akışına bırakmadan kendimizden
sonra gelelim, kendimizi de görerek, bilerek.