Terkedilmiş Köy, kapitalizmin yerle bir ettiği Romanya’daki kırsal yaşama bir ağıt şiiridir. Şehirleşme, üretimin yerini hazır tüketim ürünlerinin alması, değişen yaşamsal değerler, köylerin giderek yok oluşu, günümüz Romanya’sının temel sorunu. Chelaru, işte bu olguyu, hiç değişmeyecekmiş gibi süren, çocukluğunun geçtiği, Hristiyanca ama alabildiğine seküler köy yaşamını anlatarak bir ağıt haline getiriyor. Bizim ülkemizde de yaşadığımız aynı olguları, yürek burkan bir öyküleme tekniği ve çarpıcı, şaşırtıcı benzetmeler, imgelerle şair gözlerimizin önüne seriyor. Daha ilk şiirin ilk dizeleri şairin ne kadar derin bir hayal gücüne, nasıl zengin bir imgelem dünyasına sahip olduğunu, bunları nasıl çarpıcı bir anlatıma dönüştürdüğünü gösteriyor. Üretken, canlı ve dil içinde derinliğine çalışan imgenin hakim olduğu bir şiir, hüzünlü, yaralayıcı bir gerçeklik, uzun zaman yakamızı bırakmıyor.
“ağaçlar gurbete gitti
tıpkı insanların peşine takılan köpek
gölgeleri gibi”
Terkedilen köylerin gerçekliğini bu unutulmaz imgelerle aklımıza kazıyor şair. İçinde yaşıyormuşuz kanısını uyandıran çarpıcı benzetmelerle örüyor şiirdeki köy ve bu köyde yaşayan insanları, hayatı. İlk şiir şöyle bitiyor:
“evlerin arasında
aceleyle kalbi taşlaşmış bir yol geçiyor
bir tek o hatırlıyor
Sonsuzluğun çok eskiden köyde doğduğunu
Kırsal betimleme ile toplumsal gerçekliğe bu sıçrayışla şair, tematik olanı öne çıkarıyor, okuyucuyu bu uzun ağıta hazırlıyor. Köy hayatına odaklanarak eskiden değerli olan ancak şimdi yalnızca hatırlayanların hatıralarında yaşayan bir hayatın anlatısı. Siyasete, gelişen ekonomik dalgalanmalara hiç değinmeden ama bunları düşünmeyi okura bırakan güçlü bir kurguyla yazılmış bu ağıtın dilimizde de aynı gücü, değeri taşıyacağına inançla, sunuyorum bu şiiri.
Metin Cengiz