14 %

Şiirden Dergisi 84

ISSN:1309-9086-84

 140,00  120,00

Kategoriler: , Etiketler: ,

About The Author

Ortak

Şiirden Dergisi Türk şiirini yeniden değerlendiriyor: Orhan Veli ve Oktay Rifat’ın Türk Şiirine katkısından sonra bu sayıda Melih Cevdet’in şiirimizdeki önemli rolleri üstüne tartıştı. Metin Cengiz, Halim Şafak yazdılar. Metin Cengiz, Melih Cevdet’in kültürü ve tarihi yeniden yaratma doğrultusundaki kültürel tutumu ve şiirindeki yaşama sevinci üstünde dururken, Halim Şafak onun şiirindeki ekopoetik özelliği üstünde durdu ve bunun marksist bir tavır olduğunun altını çizdi.
Celâl Soycan 83. sayıdaki Marksist eleştiriden sonra eleştirisinin odağına bu sayıda postmodern tutum ve dil ilişkisi dolayımında varoluş, şiir, poetika ilişkisini ele aldı. Elbette Adorno bu eleştirinin esas kaynağı.
Bir süredir Şiirden Dergisi ülkemiz sınırları dışında Metin Cengiz’in hazırladığı ve çevirdiği başka ülkelerin şairleriyle poetikaları üzerine konuşmaları yayımlıyor. Bu sayıda Kartal Uluslararası Şiir Festivaline de katılan İtalyan şair Vito İntini ile Belçikalı Germain Droogenbroodt sorularımızı yanıtladılar.
Metin Cengiz uzun bir aradan sonra Slovenya Şarap ve Şiir Günleri (20-25 Ağustos 2019) festivali anılarını anlattı.
Bu sayıda dünya şairleri: Cemal Sakallı çevirisiyle Almanya’dan Marie-Luise Kaschnitz ve Erich Fried, Mehmet Büyüktuncay’ın çevirisiyle Amerikalı Robert Bily, Hüseyin Duygu çevirisiyle Danimarkalı Klavs Bondebjerg, Serkan Doğan’ın çevirisiyle Sırp Vlasta Mladenovic ve Çinli Yin Xiaoyuan, Tamer Öncül’ün çevirisiyle Moldovyalı Brankica Radic ve Maria Ivanov, Ersin Engin’in çevirisiyle Betriz Saavedra Gastelum ve Kıbrıs’tan Zeki A ve Tamer Öncül. Ülkemizden: Mehmet Sadık Kırımlı, Metin Cengiz, Fergun Özelli, Adnan Gül, Yavuz Özdem, Muzaffer Kale, Turgay Kantürk, İlhan kemal, Müesser Yeniay, İbrahim Kanberoğlu, M. Mahzun Doğan, Zeynel Çok. Adil Başoğul, Ulaş Yiğiter, Turan Say, Yunus Karakoyun, Kıvanç Nalça, Fazıl Tütüner, Ece Oğuzhan Kaya, Zeynep Uzkur, Başak Tuncel, Zekine Dündar, Sadi Karakaş, Muhammed Zeki Aygur, Süheyla Akın ve Selami Şimşek.
Editörden
Edebiyat insanın önce kendini, sonra insanı ve dünyayı bilmesinin ve anlatmasının yoludur. “Kendini bil”, insanın insan olma sürecinin de temelidir. Delphi’deki Apollon Tapınağı’nın girişinde altın harflerle yazılı bu vecize (Gnothi seauton: γνῶθι σεαυτόν) bizim dünyada neyle karşılaştığımızın çarpıcı ahlaki bir uyarısıdır. Aynı zamanda sorumluluk sahibi olmamızı içeren çok önemli bir uyarı. Anlatmak ise “bil” (tanı, anla, kavra) buyruğundan sonra başlar. İnsan anlatırken hem eylem olarak anlattığını (metni) biçimlendirir hem de biçim verdiği bu metin yoluyla dünyayı biçimlendirir. Dünyanın yeni şeklini oluşturur. Yazarlığın yaratıcı sanat olarak adlandırılmasının alameti farikası budur. Aynı zamanda metin yoluyla insan eylemini belli bir zaman ve mekân içinde temsil etmiş olur. Söz konusu olan insanın kendisi, insan ve yaşadığı dünyadır, yani irdelenen şey insanın kaderiyle
ilgilidir. Yazarak determinist bir kadercilik anlayışını mı savunacaksınız? “Zamanın ruhunu dile getiren olup biten karşısında, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan davranışlar” mantığıyla davranıp (bu mantık toplumsal yaşantının birbiriyle çatışıp yenilenen birçok ideoloji, inanç, fikir, vb ile işlediğini hiç bilmiyor olmak demektir) yani önceden ve değişmeyecek bir biçimde belirlenmiş bir yazgıya insanın mahkûm olduğunu mu anlatacaksınız. Yoksa insanın kendi kaderinin mimarı ve mühendisi olduğunu mu? Yani insanın yaşadığı koşulların diyalektik belirleyiciliğine karşın yapıp ettikleriyle, kendini yarattığını, inşa ettiğini mi anlatacaksınız? İşte burada da eleştiri devreye girer. Metni, metni anlamaya uygun, değişik açılardan okuyarak, önce, anlatıcının (yazarın, şairin) anlattığı
şeye vakıf olup olmadığını yani bil’ip bilmediğini, olup biteni doğru anlatıp anlatmadığını yani sorumlu davranıp davranmadığını vb. inceler. Eleştiri ise nesne edindiği anlatı sanatını, onu anlamaya, kavramaya, değerlendirmeye uygun yolları bulmak zorundadır. Her eseri aynı yol/ yöntem ile ele alıp okuyamazsınız, bu bütün eserleri aynı gözlükle görmek anlamına gelir. Üniform bakıştır bu. At gözlüğüyle bakmak budur. Eleştiri ikinci olarak üslubunu/ biçemini ele alır.
Zamanın ruhunda egemen olan söyleyiş, özelliği ile yazarın biçemini karşılıklı etki içinde değerlendirir? Biçemin içerikle kaynaşıp kaynaşmadığını dert edinir. Bu değerlendirme sonucunda şairin öncelikle kendi hayatını daha sonra da yaşadığı ortamı, dünyayı, insanı
bütünlüklü bir kavrayışla dile getirip getirmediğini sorun edinir. Bunların dışında yapılan yazarın kendini tatmini, eleştirmenin egosunu parlatma eylemidir.
***
Bu sayıda, Melih Cevdet Anday’ın şiirimizdeki önemi/yeri eleştirel bir bakışla masaya yatırıldı. Bu
büyük şairimiz hakkında Metin Cengiz ve Halim Şafak yazdılar.