Sarı Ekin (2005) Osman Hakan A.(1959)’nın kitaplarını bir araya getirdiği, şiirlerini bütünlüklü bir biçimde görebileceğimiz ve şiiri hakkında değerlendirme yapabileceğimiz bir toplu kitap. Dört kitaptan oluşan (Göç ve Ölüm Şarkıları; Yol Şarkıları; Gül Odası; ve Seyahat, Hemen)bu toplu eseri okuduğumuzda ilk dikkat çeken özellik, noktalama işaretleri ve bu işaretlerle sözcüklerin, sözcük öbeklerinin birbirine bağlanması yoluyla şiirin çağrışıma dayalı olması; çağrışımın bu şiirde örgütleyici bir karakter kazanması. Behçet Necatigil’in İki Başına Yürümek (1968) ile başlayan, En/Cam (1970) ve Zebra (1973) ile devam eden, Kareler Aklar ile (1975) genişleyen ve Hilmi Yavuz’un ihtiyatlı bir şekilde yararlandığı bu yöntem, bir anlamda, kendini Marksist bir eleştirmen sayan Adorno’nun, Fredric Jameson’un betimlemesiyle söylersek, “anlamsal sınırları belirliğe kavuşturulmamış..”özerk sanat” anlayışına[1], öznenin yaratıcılığının aşırı vurgulanması bağlamında uygun düşse de, 1980 sonrası bu benzeri şiiri ‘bir çeşit miras’ olarak sürdürenler için aynı şeyi söylemek zor. Zira Necatigil’in Kareler ve Aklar ile yaptığı, kapitalizmin gittikçe yerleştiği, alışılmış paradigmaları yıkıp parçaladığı, insanın bütünselliğine son verdiği ve dolayısıyla insanın kendini alışılmış söylemlerle dile getiremediği bir dönemde, böylesi bir dünyaya, sözlerin ve söz öbeklerinin yaratacağı çok parçalı, çağrışımın çoğalttığı şiiriyle bir karşılık olmasıydı. Hilmi Yavuz ise tıpkı Necatigil’in yaptığı gibi kelimenin anlamı üstüne dikkat çekmek ve böylece anlamın gövdesini genişletmek için bu yöntemden yararlanmıştı. Ancak 1980 sonrasında bu çağrışıma dayalı şiir kurma, bir çeşit kalıp (fr. matrice; ing. matrix), şablon haline gelmiş, poetika olarak benimsenmişti (Vural Bahadır Bayrıl, Osman Hakan A., Ali Günvar, ilk dönem Seyhan Erözçelik, Ali Hikmet). İşte Osman Hakan A. da bu şiir anlayışı ile ilk kitabından son kitabına değin yazmış, şiirini bu halkada kurmaya çalışmış, bu poetikasında ısrarlı olarak tanınmış bir şair. Kendisi bu anlayışı “bir nevi tecrübe tadı” olarak nitelendirir ve bunun referansını Tanpınar’dan alır[2]“. Osman Hakan A. gelenekle irtibatını bu form üzerinden kurarken epistemik olanın içinden üretiyor zorunlu olarak. Geleneğin klasik temsiliyetine eklemleniyor böylece. Tamamen kurgusal ve epistemik olan bu şiirin, yer yer eskil sözcüklerle (yalnızca bir şiirinden, kitaba da adını veren “Sarı Ekin” adlı şiirle örneklersek: makta, kalemdân, parşömen, meş’um…) birleşerek bir sözcük-işaret bileşimine dönüştüğünü, çağrışımların birbirine çarpıp egzotik bir havaya büründüğünü, grotesk bir görünüm kazandığını da görürüz. Osman Hakan A. işte, ilk kitabından son kitabına değin aynı şiiri, ardında olduğu neyse onun aslına nüfuz etmek istercesine yeniden yeniden yazmış gözüküyor. Bu dikkat çekmek istediği hakikat adına bir tek şiiri çoğaltmaya benzetilebilir.
[1] Ortak kitap, Estetik ve Politika, “Sunum IV” içinde (W. Benjamin yazısı), Alkım, çev. Ünsal Özkan, 2004, İstanbul.
[2] Zaman, Can Bahadır Yüce’nin kendisiyle yaptığı mini röportaj; 7 Eylül 2005, Çarşamba