Aynur Karamanlı Cihangir’de doğup büyümüş bir şair. Cihangir’in seçkin, burjuva ve özgür havası, Beyoğlu’nun kozmopolit düşüncesiyle onda derin izler bırakmış. Sanat ve şiir bu alt yapının açığa çıktığı zemin olmakta gecikmemiş. Ve Cihangir’in özgür havası ile Beyoğlu’nun kozmopolit yapısı onun şiir anlayışını oluşturmuş: hiçbir yapının, birikimin, geleneğin etkileyemediği, sahici ve lirik bir şiir. Söz nasıl geliyorsa içinden o şekilde, çağrışımlarla yazmayı tercih etmiş. Şair hayallerini, izlenimlerini sözcükler nasıl geliyorsa öyle ifade etmiş.
Hayatın içinden yazıyor Aynur Karamanlı. Yaşadıklarını, düşüncelerini şiire sokmaktan korkmuyor. Hatta daha ileri gidip sıradan, alışılmış hayatın şiirini yazıyor, sıradan hayata şiirsel bir tad vererek. Hayatı, özellikle de günlük hayatta olup biten basit hayatı yeniden tanımlıyor, hayatta olup bitenlere, yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışıyor. Şiirin gizemine de bunu yaparken varıyor. “Dalgası sahile vurur/ Sen kıyıdaki küçük tekneyi izlersin/Yüreği bir sağa bir sola savrulur.” (Hani açıklardan büyük bir gemi geçer) Bu şiiri okurken başlıktan sonra birden farklı bir üçlükle karşılaşırız. Bir kayığın salınımı vardır görüntüde. Ama başlıkla okuyunca görüntü netleşir. Şiir bir geminin çıkardığı dalgaya yakalanan bir kayığı almıştır odağa ama son dizede her şey değişir. Aşkın dalgasına kapılmış bir kişinin tanımıdır artık okuduğumuz.
Bu kitapta böyle çok şaşırtıcı şiir bulacaktır okuyucu.
Metin Cengiz