oğduğum günü hatırlıyorum
delirmiş bu mendebur – gülme!
hücrelerimle konuşmaya başladım ağlar ağlamaz
ölüm, dediler, hoş geldin
yan odada muşamba önlüklü teknisyen
mermer yatak, kadavradaki ilaçlı özen
gözü fotoğraflanıyor: posterior plan
protezleri ayrık, ruhu 3756 protokol no’lu şişeye tıkışık
sol eli kesik ve çocukları esirgeyen bir örgüte bağışlanmış külleri
teslim tutanağı yerde – çiğnenmiş kazayla
43 numara izle mühürlü sırtından
tanrı kurumsal, tanrı uzak
Ogün Kaymak metaforik kurguyu esas olarak sözcük düzeyinde değil, şiir cümlesi düzeyinde kullanır. Böylece lirik hazzın negatifine ulaşır; retorikten tümüyle uzaklaşır. Anlamlandırma süreci yatayda da dikey ölçüsünde çalışır, çünkü yüzey yapıda işler uzamıştır: Sözcüğe değil, sözcelemeye dayalı bir alımlama estetiğinde okur daha etkindir. Zaten şairin büyük ölçüde entelektüel dolayımda sorunlaştırdığı “varlık bilinci” yeterince belalı bir alandır; metinler arası okumayı çağırır. Sert kırıklarla ilerleyen anlamlandırma düzeyi, tam da bu açıdan kusursuz bir biçim halinde Dil’i maddileştirir. Bir süreci diğeri olarak algılamak… Gerçeklikten sapma ya da başka – temsil pahasına elde edilen gösterge elbette Dil’sel bir icraat içindedir ve kendi anlam örgüsüne taliptir; gereksiz bir dil oyunu değildir. Başka – temsil, dünyanın dizgeli seyrini, yani eşyanın düzenini bozarken, bilinç de bu oyuna katılır ve tikel anlamlandırma düzeyinde estetik hazzın açığa çıkmasına neden olur.
Celâl Soycan