Genç Şairlerin Poetikası Hakkında

Dergiden

Bugün şiir camiasında yaşanan en büyük sorun nedir diye sorsalar, sanırım herkesin vereceği cevap genç şairlerin yaşadığı sorun diye cevaplayacaktır. Bu kuşak ne yazdığı şiirin poetikasını anlatabilecek bir teorik düzeye sahip, ne de kendilerinden önce bu alanı kuşatanlarla hesaplaşacak bir isteğe. Peki neden?

Seksenden sonra gelen kuşaklar, seksenlerin (doğum tarihleri 1953-1962 arası) farklı poetikalardan oluşan ancak şiire bakış olarak belirgin bir kırılmayı gerçekleştiren şiir anlayışının ağırlığı altında kaldılar, her türlü karşı çıkışa, hatta kimi zaman karalamaya varan reddine karşın bu ağırlık belirleyici oldu. Seksenlerin kendini 1980-1993 gibi yaklaşık 15 yıla yayılan uzun bir sürede tamamlamış olmasının bunda payı büyük. Üç Çiçek, Düşün, Broy ile görülen hazırlığını ve açılımını yapan bu poetik/düşünsel kırılmanın Sombahar ile tamamlanması, bu süre içinde gelen gençlerin zihni süreçlerini de etkiledi kuşkusuz ve bu 2000lere değin sürdü. Seksenli yılların şairlerinin politik tutumlarını terk etmeden asıl şiirde yaptıkları hesaplaşma, daha genç kuşakta apolitik bir tavır haline geldi. Şiir ütopik bir aşk halinde sürdü. Seksenli yılların şairleri ustalıklarını tamamlarken daha genç kuşaktan sıyrılan çok az şair kaldı. Bu şairlerin seksenli yıllar kuşağının en genci küçük İskender (1962) ile hemen hemen aynı yıllarda doğmuş olmalarının altını çizelim. Birhan Keskin (1963) Yücel Kayıran (1964), Enis Akın (1964). Bunların yanında görmeye alıştığımız isimler ise nasıl biteceği belli olmayan oluşma halini sürdürmekteler!

Bu kuşaktan hemen sonra gelen ve aslında bu kuşakla içli dışlı yaşayanlar ise, halen kendi kişiliklerini oluşturma, ustalaşma ya da kaybolup gitme durumunda. Biz en iyilerinin adlarını analım. Metin Kaygalak, Selim Temo, Mehmet Erte, Gökçenur Ç., Şeref Bilsel, Kemal Varol, Nilay Özer, Ömer Erdem, Bejan Matur, Erol özyiğit, Selami Karabulut, Kadir Aydemir… Bu kuşağın en büyük derdi kendi aralarında bir hesaplaşmaya girişmiş olmamaları, poetik hesaplaşmayı doğru bir zeminde yürütmemeleri biçiminde gözüküyor. Selim Temo, Metin Kaygalak, Gökçenur Ç., Mehmet Erte, Kemal Varol… poetik/ teorik/polemik yazıdan uzak duruyorlar.

Diğerlerine gelince, içlerinden bazılarının düzyazı ile arası yok. Genel anlamda poetikalarının bir ayağını oluşturan politikalarının silikliği, sorunu derinleştiren ayrı bir konu. İçlerinden yazıya soyunup sürekli sürdürenler ise tüm enerjilerini oluşturdukları baba” figürüne karşı harcamaktalar. Yazdıklarıyla da şiirin magazin yazıcılığına soyundukları,

her türlü hesaplaşmayı şiir ve şiir üzerine teorik yazı yerine bel altı vurma, karalama, iftira atma ve yalan dolan ile yaptıkları için daha şimdiden günümüz gençliğine oldukça kötü bir miras bırakmış durumdalar. Daha gençler ise, birçok isim bu kötü ve anlamsız mirası üstlenmiş durumda. Teorik olarak donanımlı olanlar Şiir’den dergisi etrafında kümelenmiş durumda (Böyle bir kümelenmeyi Heves Dergisi sürecinde de gözlemlemiştik). Diğerleri

ise yalnızca şiir yazmaktalar ve okumadıkları açık. Oysa gençlik kendini derinleştirme,

teorik olarak yetkinleştirme dönemi de demek. Bu hemen bir üstteki kuşak için de geçerli.

Şiirden Dergisi Sayı 5 (Mayıs-Haziran 2011)