YAZILAR

ŞİİR DİLİ, KAPALILIK VE… /METİN CENGİZ

Yaşadığımız şu günlerde, gün geçmiyor ki şiirin geldiği yer, oluşumu, varsa yeni dilsel değeri ve deneyimi sorgulanmasın. Entelektüel olarak hazır olsun olmasın, yeterli olsun olmasın, çok sayıda insan bugün şiire bulaşmış durumda. Özellikle, şiirde imge avcılığının, hayattan kopuk, hayatta karşılığını bulamayan yığma dizelerle bezeli söyleyiş biçeminin öne çıktığı günümüzde, şiir yazmanın kolay bir iş haline geldiğinin görülmesi (!) üzerine, şiir yazan sayısında nicelik olarak bir hayli artış görüldü. Eh, fena şeyler yazılmıyor da değil. Dize avcılığı bu, kolay mı? Hatta öyle ki, bazen sürekli oturduğum mekanda benimle bir araya gelen kimi gençler konuşurlarken şiirin bütününe bakmadan “Ben şu dizeyi sevdim....

Continue Reading →

ŞİİRE ŞİİR OLARAK BAKMAK/METİN CENGİZ

Son günlerde şiir dünyamızda “şiire şiir olarak bakmak” anahtar bir cümle haline geldi. Şairi bir yana bırakan ve öncelikle şiirin “şiir” olması gerektiğini vurgulamaya çalışan bu cümle, farklı şiir anlayışlarında, neredeyse ağırlıklı bir tanım olarak görülmeye başlandı. Bence, bir ön yaklaşım, önyargısız bir ilk değerlendirme için gerekli ve artık sloganlaşmaya yüz tutmuş olan bu tanımın (!) bir şiiri değerlendirmek için yeterli bir bakış biçimi olarak görülmesi, konuyla ilgili bir yoksullaşmayı da göstermektedir. Özellikle, bu tanımın içinde, o andaki şiirle ilgili verili bilgiler, önyargılı bakışlar ağırlıklı ve belirleyici olduğu için, bu tanım birçok belirsizlik içermektedir. Gerçek bir şiir okuyucusu bile, çok...

Continue Reading →

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER/ METİN CENGİZ

YAŞADIĞIMIZ GÜNLER   İyi günler yaşamıyoruz Gençlerimizin güneşi batıyor bir bir Çoluk çocuk kadın ve yaşlı Ölümün müziğini dinliyoruz Ve yudumluyoruz susamışçasına Sunduğu şarabı   İyi günler yaşamıyoruz Günler yol alan tren gibi karanlık bir vadide Hiçbir kesinliği yok bu gidişin Hiçbir anısı yok bu yolun   İyi günler yaşamıyoruz Acı anılar dağ gibi birikiyor   İyi günler yaşamıyoruz Artık onar onar ölüyoruz Bir bomba patlıyor aramızda Barış ve kardeşlik için diyorlar Böyle bir bomba patlıyor içimizde ***   Allah büyüktür, Allah büyüktür, Nicedir sırtımızda kambur gibi Devlet ve ölüm Bu iki hece

Continue Reading →

SİVAS İKİ TEMMUZ/ METİN CENGİZ

SİVAS BİR MİLATTIR   Kültürde Sivas’ta 37 kişinin katliamı bir arzunun gerçekleştirilmesiydi. Arzu mekanizmasının kıyama dönüştürülmesi. Aslında gösteri ve şov zinciri tüm iletişim ağlarında, sorgulanmaya bile mahal kalmadan, söylem olarak ortaya çıktı. Hem de tüm hakiki çehresiyle. Artık Türk tipi lâik devletten söz etmek bile olanaksız. Bu tarih otokratik devletin gerçekleşmeye başlangıç miladı da olmuştur. Çünkü devletin tek meşru tabanı, öldürme hakkı verdiği bu kesimdi (!) Meşruiyetini böylesi olayları devam ettirerek sağlamaya çalışması da bunu ispatlıyor. Sivas’ta yakılan gerçek insanlarla insan figürü de bir defa daha katledildi. Bir defa daha, çünkü o gün orada geçmiş tarih ortadan tüm içeriğiyle kalktı....

Continue Reading →

Mahire Taş

1968 yılı Elbistan doğumlu. İlkokulu Elazığ da okudu; daha sonra Ankara’da Cebeci Sağlık Meslek Lisesi’nde yatılı okudu. Liseyi bitirdiği yıl Elazığ Fırat Üniversitesi Kimya Mühendisliğini kazandı. Hemşire olarak hem gece nöbetleri tutup hastanelerde çalıştı, hem de üniversiteyi bitirmeye çalıştı. Tekirdağ'da kimya mühendisi olarak çalışmaya başladı. Yüksek lisansını Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi, Gıda Mühendisliği bölümünde yaptı. 22 yıllık çalışma hayatından sonra emekli oldu ve yurtdışına yerleşti. Şu an iki çocuğuyla yurtdışında-Almanya da yaşıyor. Çalışma hayatı boyunca SES (Sağlık Emekçileri Sendikası) ve TMMOB da çeşitli görevler aldı. Ve bu nedenle çeşitli soruşturmalar, tehditler, uzaklaştırmalar yaşadı. Ona göre şiir içinde sakladığı küçük kızın...

Continue Reading →

ŞİİRİ MEŞGUL EDEN KONULAR/ METİN CENGİZ (Varlık, Şubat 2001)

Enver Ercan geçenlerde, sırasıyla Metin Celal ile Abdülkadir Budak’ın daha önce farklı başlıklarla uzunca süre,  Sina Akyol’un ise artık son vereceği ve son bir yıldır yazdığı köşede, benim yazmamı teklif edince, Varlık’ta yeniden düzenli aralıklarla yazma fırsatını da bulmuş oldum. Böylece, kendimce kafamı kurcalayan sorunları kaleme alabilecektim. Böyle durumlarda nelerin yazılması gerektiği ya zamana, zamanın getirdiği sorunlara ayırarak güncel takip edilir, ya da daha planlı davranılarak başka bir şey yapılır. Bu başka şeyin ne olduğunu tam bilmediğim için de, içinde yer aldığım, çıkan dergilerden ulaşabildiğim kadarıyla takip etmeye çalıştığım ve yazılar yazıp üzerine düşündüğüm Türk şiirinde nelerin tartışıldığını, şairleri, eleştirmenleri...

Continue Reading →

Ali İsmail Korkmaz

ALİ İSMAİL KORKMAZ   Eskişehir sulanan bir tohum gibi göğermiş Şarkılarla türkülerle yunuyoruz yüzümüzü Göğüme sığmıyor artık sevincim Sanki yabancı bir dilde kendimi tanıyorum Sokak lambaları yüreğimde yanıyor sanki   Kanal boyunca geziyorum geceleyin Gezgin bir kuyruklu yıldız gibi Bir tekne olmak geçiyor içimden Mavi sularda zar zor ilerleyen     Karşıdan ölümüm el sallıyormuş bu yaşta Bu yaşta linç edilecekmişim Tanrılar kan istiyormuş ben kurbanmışım Bu yaşta nerden bilirim   Beni dar bir sokakta öldürdüler Taş tahta sopa öldürdüler Gecenin bile elini eteğini çektiği yerde Gençliğimi öldürdüler düşlerimi öldürdüler Metin Cengiz  

Continue Reading →

Yaşadığımız Günler

İyi günler yaşamıyoruz Gençlerimizin güneşi batıyor bir bir Çoluk çocuk kadın ve yaşlı Ölümün müziğini dinliyoruz Ve yudumluyoruz susamışçasına Sunduğu şarabı İyi günler yaşamıyoruz Günler yol alan tren gibi karanlık bir vadide Hiçbir kesinliği yok bu gidişin Hiçbir anısı yok bu yolun İyi günler yaşamıyoruz Acı anılar dağ gibi birikiyor İyi günler yaşamıyoruz Artık onar onar ölüyoruz Bir bomba patlıyor aramızda Barış ve kardeşlik için diyorlar Böyle bir bomba patlıyor içimizde *** Allah büyüktür, Allah büyüktür, Nicedir sırtımızda kambur gibi Devlet ve ölüm Bu iki hece Metin Cengiz

Continue Reading →

Sina Akyol’un “Kişisel Antoloji”si: bir başka dil arayışı

Ahmet Ada Sina Akyol’un şiiri için az sözcükle çok katmanlı anlamlandırmalara yol açan bir şiir denilebilir. Hemen belirteyim, sözcük tutumluluğuyla sözcükte anlam olarak yoğunlaştığı, bunun kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu bilinmektedir. Öyle ki, şiirinin ses katmanı da sözcüklerin örgüsünün çıkardığı iç seslerle kurulur. Bir de ritim için yaptığı sözcük yinelemeleriyle inişli çıkışlı ses katmanı oluşturur. Bir felsefeci gibi sorular soran öznenin şiiridir. Kişisel Antoloji (Seçme Şiirler) adlı yeni kitabındaki şiirleri okuduğunuzda, gündelik hayata dokunan, imgelemde yeniden kurulmuş bir şiir olduğunu kavrarız. Kulağınız ses salkımlarıyla dolar. Gündelik hayat denince, dışarısı ile içerisinin buluştuğu merkezi anlarız. O merkezden çıkıp imgelemden sözcüklere dökülür. Kişisel...

Continue Reading →

Günler Geçer…

Haydar Ergülen Metin Cengiz için 5 parça daha... Metin Cengiz şiiri için 5 bölümden oluşan bir yazıyı 4-5 yıl önce, Eskişehir'de Rahmi Emeç ve Erol Büyükmeriç öncülüğünde yayımlanan, daha sonra benim de katıldığım Yazılıkaya dergisinde yayımlamıştım. Bu yazıyı da onun devamı olarak yazıyorum, böylece Metin Cengiz'le ilgili 10 parçadan oluşan bir yazı bütünlüğünü de belki sağlamış olurum. 1. Metin Cengiz bir eylemcidir. Eylemci olmak, eylem insanı olmak, bunlar bizim gibi demokrasinin esamesinin pek okunmadığı memleketlerde korkutucu terimlerdir. Türkiye'de de demokrasi adını verdiğimiz ortaoyunu bile askeri ve sivil darbelerle sık sık durdurulduğu, ve böylece bir türlü yerleşemediği için de, ne yazık...

Continue Reading →