Metin Cengiz 80 sonrası dönemin önemli şairlerinden. İlk iki kitabı Bir Tufan Sonrası (1988) ve Büyük Sevişme (1989) için sonradan geliştirdiği şiirinin bir girizgâhı diyebiliriz. Bu sebeple bu yazıda 1980’li yılların hemen öncesinde yazıldığı anlaşılan ilk iki kitap üzerinde duracağız daha çok. Dilinin nereye evrileceğini, nasıl bir yol izlediğinin ipuçlarını taşıyor ve poetikasının temellerinde neler olduğunu gösteriyor bu ilk iki kitap.
İlk iki kitapta denilebilir ki Cengiz, daha çok anlatmak istediğine yoğunlaşıyor; ne mesaj vermek istiyorsa -Marksist bilincin de etkisiyle- ve nasıl bir şiir inşa etmek istiyorsa, böyle bir şiir yazıyor. Marksist bilincin çok net yansıdığı şiirleri: Özgürlük, Ölüm Savaş Aşk Barış, Aylı Şarkı, İnsan Yalnız ve Sonsuzdur, Umut Şarkısı, İlkyaz Yağmurları (Bir Tufan Sonrası kitabından). Bu şiirler sosyalizm kavgasının, özgürlüğün havasını taşıyor. 80’li yılların hak, adalet ve özgürlük kavramlarını bolca işleyen Cengiz, bu temaları işlerken slogandan titizlikle uzak durarak yazıyor şiirini, o döneminde bile daha çok şiirde kurucu öğe olarak imgeye yaslanıyor. İlk iki kitabındaki şiirleri bu sebepten dolayı kapalı şiir olarak niteleyebiliriz. Fakat bu kapalılık günümüz şiirindeki, derinleşme çabasıyla anlamsız, doldurma dizelerin art arda geldiği şiirlerden değil. Yakın okumalarla ve imge çözümlemeleriyle hakkında yazanlar bu şiirin bu özelliğine yeterince değinmişlerdir.
Bu kitaplardan sonraki şiirlerine baktığımızda şiirindeki gelişmeyi ve değişmeyi de görüyoruz. İlk iki kitap ağırlıklı olarak “biz” söylemiyle yazılmıştır ama daha sonraki kitaplar adım adım “ben”e doğru bir söylem geliştirmiştir. Cengiz’in ilk iki kitabındaki imgelerle ve son çıkan kitabı Hayat Bir Düş kitabındaki imgeleri takip ettiğimizde; Cengiz’in imge dünyası, Marksizm’den Sosyalizm’e, işçi hareketlerinden, zindanda geçen günlerine, aşk ve dönemin toplumsal alt üst oluşlarına, yaşanılan sorunsallara değin yaşadığı, tanık olduğu, duyarlık gösterdiği her şeyi hem teşhir etmekte hem de sorunsalın temel kaynağını oluşturan olguları şiirlerinde göz çıkarmadan, sıfatlara ve gereksiz imgelere boğmadan bilinçle okuyucuya taşımaktadır.
İlk üç kitaptan sonra Cengiz, imgeye dayanan anlatıcı şiirden yavaş yavaş kelime tasarrufuna da girerek imgeci bir şiire doğru kaymıştır. Anlatmak istediğini düş dünyasında kurduğu imgelerle daha anlaşılır hale getiren şair bunu gerek yazılarında gerek söyleyişlerinde sık sık dile getirmiştir.
Metin Cengiz’in şiiri lirik bir şiirdir. İmgeci-narratif şiiri giderek imge ve yoğun bir şiire doğru evrilmiş olsa da insana özgü sorunlar, bireysel imbikten geçirilerek verilmiştir hep. Şiirler kendi zamanları içinde değerlendirildiğinde şairin şiirleriyle zamanın ruhunu yakaladığını ve bu ruhu bir abide gibi geleceğe taşıdığını görüyoruz; Her Çağdan Bir Gül şiiri buna örnektir: “paylaşıyoruz yani eski günlerimizi/ aynı kadehten aynı şarkıyı içer gibi/ birikiyor içimizde yudum yudum/ her harfi gizli bir ölüme tanık/ şiirimizin nergisler damlayan sözcükleri”
Metin Cengiz’in şiirinde sıkça kullandığı sözcükleri; doğum, aşk, kül, isyan, özgürlük, savaş, türkü, gökyüzü ve ölüm gibi sözcükler ilk kitaptan son kitabı olan Hayat Bir Düş’e kadar yoğun kullanılan sözcüklerdir. 70’li yılların başı ve 80’li yılların sonuna kadar şair aktif olarak memleket meseleleri üzerinde hem teoride hem de pratikte, deyim yerindeyse işin içinde var olan biridir. Döneminde: özgürlük, eşitlik, sosyalizm, hak, hukuk, adil paylaşım, emek-sömürü, isyan, devrim, zindan vb kavramların şairin şiirlerinde olmazsa olmazı olmuştur, bilinçdışının dildeki tezahürü olarak da bakılabilir. Şair, döneminin sosyolojini de şiirlerine yedirmiştir. Denilebilir ki, şair aynı zamanda şiirlerinde günce tutmuştur. Metin Cengiz’in imgelerinin hangi zeminde beslendiğini ilk dört kitapta açıkça görmekteyiz. Diğer kitapları ise artık ustalaşmanın verdiği rahatlık ve evrenseli yakalayış tarzıyla dikkat çekicidir. Şairin son kitapları evrensel olanın içindedir. Laf kalabalığından arınmış, hem imge hem de lirizmle çatılmış yoğun bir şiir. Örneğin Aşk İlahileri (2006)’nde dilin olanaklarını sonuna kadar kullanmış ve bununla da yetinmeyerek dili bükmeyi de başarmıştır. Aşk ilahileri kitabında simgesel olan yeryüzü ve gökyüzü arasında ritmik düzenle şiirini, baştan aşağıya -özünden kopmadan- yeniyi katarak var etmeyi deneyip/başarmıştır. Metin Cengiz şiirinde doğa temel düzeyde kendini göstermiştir.
Toparlarsak Cengiz’in şiirlerini çevirirken yakın okumaların bende yarattığı izlenim, kendi döneminden günümüze kadarki süreci takip ederek yukarıda açık ve net bir şekilde belirttim. Metin Cengiz şiiriyle varolmayı, dil çalışmalarıyla da kendi poetikasını kurmayı başarmış nadir şairlerdendir. Şairin olgunluk döneminde yazdığı şiir, modern şiirin ne’liği konusunda günümüz şairleri için de anlamak/yorumlamak adına bir olanaktır.