Şiir Yazarından Bağımsız Bir Organizma/Metin Cengiz ile Söyleşi-Çayan Okuduci

Şiir Yazarından Bağımsız Bir Organizma/Metin Cengiz ile Söyleşi-Çayan Okuduci

Çayan Okuduci-Son kitabınız Hayat Bir Düş ve ilk kitabınız olan Bir Tufan Sonrası (1988) Adlı kitabınızın arasında 30 yıl geçmiş, çeyrek asırdan daha fazla bir zaman, bu zaman içinde; antolojiler, eleştiriler, yayıncılık, dergicilik, ödüller, festivaller, çeviriler, yazılar ürettiniz, ödül komitelerinde bulundunuz. Bunca çalışma, üretme, pratikten sonra insana bir yorgunluk düşer hem şiirine hem de bedenine, fakat sizin son kitabınızda çok genç dizeleri, heyecan verici şiirleri okuyoruz. Bize bu uzun soluklu, sabır ve direnç gerektiren yolculuktan bahseder misiniz?

Metin Cengiz-Ben şiirin doğuştan getirilen yetenek kadar bir çalışma, masa başında bir özel zaman ayırma ürünü olduğuna inanırım. Elbette bu ikisi yeterli değil. Şiir kültürü, bilinci bu ikisini tamamlayan unsurlardır. Böylece kendini sürekli güncelleyebilir şair. Ayrıca içinde yaşadığı dünya hakkında analiz yapabilecek, halkını, yaşantısını anlayabilecek kadar tarih, sosyoloji, felsefe, antropoloji vb. bilmesi de gerekiyor. Diğer disiplinler hakkında şiirini besleyecek biçimde bir kültüre sahip olması da şiiri güçlü kılan bir olay. Böyle şairler Poetika sahibi olurlar. Çığır açmasalar da açılan çığırları geniş bir bulvara çevirirler, çevirebilirler. Başkaları bu bulvardan yol açarlar kendilerine.

Ez cümle hayatım şiirle geçti. İlk kitabımdan bu yana yalnızca şiire adadım kendimi, aralıksız. Bazıları şiire ara verirler, ilk barutlarını attıktan sonra evladu ıyal derdiyle uğraşır, emekliye ayrıldıktan sonra, kaldıkları yerden devam ederler. Köprülerin altından geçen suyu hesaba katmazlar. Zamanı geriye çekerek, çektiklerini sanarak, eski şiirlerini yeniden yazarlar. Geçmiş ola. Benzerlerinin alkışları bunları kurtarmaya yetmez elbette. Hayat Bir Düş, Özgürlük Şiirleri+İmgeler Benim Yurdum+Elemli Şiirler+ Yeryüzü Halleri dâhil toplam 14 kitabın bir türevi. Türev diyorum, zira bir süre sonra çizgisel değil sıçrayarak ilerler şiir bilinci. Mercan’a Şiirler ile 16 eder bu sayı. Bu poetikanın ardında şiir üstüne 17 araştırma, inceleme, teorik kitap, onlarca çeviri var. Ve elbette devasa bir birikim.

 

Ç.O. Verdiğiniz cevaptan şunu çıkarıyorum: şiir her daim okuma ve çalışma gerektiriyor. İlham yeterli değil, sürekli araştırma, yeniyi bulma ve bulduğumuz yeniyi yeni bir üslupla, imgeyle aktarma bilgisine ve deneyimine sahip olmayı gerektiriyor. Cesur analizlerle toplumsal olanı bireyselin üstünden farklı bir biçim ve anlatışla ulaştırdınız okurlara. Peki, Metin Cengiz’in ilk dönem şiirlerinde (ilk beş kitap) ağırlıklı olarak toplumsal olanı bireysel olan üzerinden işlediğini, daha sonraki eserlerinde ise aşka yuva kurmuş ve değişik temdeki şiirleri daha fazla okuduğumuzu göz önünde bulundurursak… Metin cengiz 30 yıllık şiir birikimindeki değişimleri bize nasıl açıklayabilir?

M.C.Ben toplumsal olanı bireysel yaşantım üzerinden verdim saptadığın gibi. Toplumsal içeriğin gözden düştüğü bir dönemde. O dönem Bireysel olan çok yanlış bir biçimde toplumsal olandan soyutlanarak ve yanlış biçimde aşk, ayrılık gibi temalardan ibaret görülüyordu. Ben bunu yetkin bir şiirle kırdım. Bireyi toplumsal olanla iç içe işledim. Daha ikinci kitabımda aşkı, ayrılığı toplumsal boyutta bireysel bir sorun olarak değil yalnızca, felsefi boyutta ve şiirsel bir söylem sorunu olarak ele aldım. Büyük Sevişme, Zehirinde Açan Zambak, İpek’a, Şarkılar Kitabı ve Gençlik Çağı isimleriyle bile bu söylediklerimi gösterir. O yıllarda yapılan konuşmalar ve yazılan yazılar bu özellikleri vurgular (dönemin şiir bilgisi çok gelişmemiş olmasına karşın).

Sonraki kitaplarda şiirim tema olarak daha zenginleşti, insanı tarihsel ve kültürel boyutlarıyla ele alıp şiirleştirdim. Aşk İlahileri bu bakımdan zengin bir içeriğe sahiptir. Birey-toplum-tarih-kültür diyalektiği güçlü bir şiir söylemiyle bu şiirler toplamı hem dönemin hem günümüzün en yetkin şiiridir. Henüz bu kitapla hiçbir şair hesaplaşmış bile değildir. Varolan tembel ve hımbıl şiir ortamı bunu anlayacak niteliğe sahip bile değildir.

Hayat ve Şiir, Şiir ve Rastlantılar (Dünyaya Katkımız Bir Ebru Vurgusu içinde) ise şiirimizde görülmemiş bir derinlik, bir söyleyiş yetkinliğine sahiptir. Bunları açık yüreklilikle konuşmak gerekir. Ama şu andaki şiir ortamı ne yazık ki ne bunları konuşacak bir yetkinlik ve olgunlukta, ne de bu şiir bilincine ve eleştirel düzeye sahip değil.

 

Ç.O.Aşk ilahileri kitabınızda, “Birey-toplum-tarih-kültür diyalektiği güçlü bir şiir söylemiyle yazılmıştır; bu şiirler toplamı hem dönemin hem günümüzün en yetkin şiiridir” dediniz. Peki, Hayat Bir Düş kitabı için neler söyleyebilirsiniz? Günümüz şiirine de ciddi bir eleştiri yöneltiniz, eleştiriniz kimileri için kibir dolu gelebilir, bu kibirli ön yargıyı kırmak, söylediğinizin tam anlaşılması adına, şairlerin üzerinde durup düşünmesi için, günümüz şiirine yaptığınız eleştiriyi biraz daha açabilir misiniz?

 

M.C.Sevgili Çayan, yazdığım her yazıda, her kitapta aslında bu söylediklerimi bulabilirsin. Hem daha oylumlu bir biçimde. Eleştiri konusunda ise durum daha da vahim. Bu konular üstüne yazılmış yüzlerce sayfalık kitaplarım var. Meraklısı alır okur. Günümüz Türk şiiri dönemin ruhunu okumaktan aciz, birbirine benzeyenlerin birbirini övüp öne sürdüğü bir yığın psikolojisi içinde. İmge avcılığı amacıyla, içeriksiz, üslupsuz, süslü, plastik ölü metinler yazılıp çoğaltılıyor. Çok az kişi bunun farkında, bu da aslında doğal. Hep böyle olur zaten, çok az kişi üstesinden gelir bu işin. Hele de dönemin ruhu birbiriyle ilintisiz dizelerin alt alta yazılarak bir yapı oluşturmaya çalıştığı bir şiir ardında ise!

Hayat Bir Düş ise… Büyük bir yapıt, insanın kültürel,  felsefi boyutta, ölüm, varlık, hiçlik, aşk, sonsuzluk, yaşam… kavramları dolayımında ele alındığı bir yapıt. İnsanın nasıl karmaşık, birbirine zıt evrenler içinde yaşadığını imgelerle işleyen çok boyutlu bir yapıt. Aslında bu çizgi İmgeler Benim Yurdum ve Yeryüzü Halleri‘nde de işlenmişti. Bu üç kitapla birlikte okunması gereken farklı ve büyük bir şiirdir. Benzersiz bir yapıt.

           

Ç.O. Hayat bir düş kitabındaki şiirleri okuyunca biçimsel olarak ritim, müzik, ahenk öne çıkıyor. Akıcı, içine alan ve düş kurdurtan melodiler, dizeler.. Bir senfoni dinliyoruz aslında. Bu senfonin içinde aşklar, acılar, özlemler, umutlar, gözden kaybolmuş değerler, geleceğe yönelik öngörüler.. kısaca hayatın tam içinde gibi, Hayat bir düş kitabındaki dizelerin arasında bir ritim bir müzik görüyorum. Notalardan oluşan bir senfoni dinliyoruz aslında. Kısaca hayatın tam içinden çıkıp gelmiş bir kitap. Kalabalık bir orkestra içindeyiz, mükemmel bir uyum. Kulağı tırmalayan, eksikliği hissedilen hiçbir şey yok. Hayat Bir Düş muazzam bir düş dünyası, imge terkibi. Yolculuk nasıl geçti hocam?

M.C. Kitabın içeriğine az önce şöyle bir değinmiştim. Sen de değiniyorsun. Elbette içerik bunca sözcükle açıklanamaz bile, bu olanaksız zira her şiir farklı bir dolayımda izleği (genel tema) işliyor, tematik olanı böylece zenginleştiriyor; tema bakımından her şiir farklı bir yönü zenginleştiriyor. Biçem açısından ise, zengin bir müzik deneyimi… Ben şiirde müzik ile görselliğin bir denge içinde şiirde vazgeçilmez önemli iki biçemsel unsur olduğuna inanırım. Kimi defa müzik, kimi defa resim öne çıksa da şiirde bunlar kendilerine ait kanallarda işlevlerini eylerler. Bu ikisinin ahenginin bozulması şiirin gücünü azaltır. Müzik ağır basarsa söyleyiş aksar, imge anlamsızsa içerik yoksullaşır, insani olanı yansıtamaz.

 

Ç.O. Hayat Bir Düş kitabında elli bir şiir var, elli bir şiir içinde “Ocak” şiiri yaşadığımız günlere doğrudan gönderme yaptığı için, ya da ben öyle anladığım için dikkatimi çekti. Yaşanan sıkıntılı günler, Özgür günlere beslenen umut… Ocak şiirinden ilk iki dize şöyle: “O kış kar yağarken söylemiştik/ “ocak özgürlük ayı olsun”; bir beklenti bir dilek. Şöyle de devam ediyor: “özgürlük bir köprü/ Bu köprüden geçsin herkes” Evet, arzuladığımız şey bu, herkes için özgürlük, dil, din, ırk, inanç fark etmeksizin herkes için. Yaşamın bir nebze ayakları yere basması için bize özgürlük gerek. Devamında şu üç mısra bana ülkenin sanat-kültür durumunu ve toplum için endişeyi dile getiriyor: “şimdi yine ocak geliyor/ tehlikeli ve ürkütücü bir yoldayız/ karanlık alt üst ediyor toprağı” kötü günleri kış imgesiyle, ocak imgesiyle veriyorsunuz. Politik şiir? Sıkışmışlık? Doğru mu anlıyorum?

M.C. Şiiri herkes dilediği gibi okur ve anladığı gibi anlar. Şiir bittikten ve yayımlandıktan sonra kendisi bizatihi sözel (yazılı olsa da söz ile ilgili olduğundan) bir varlık oluşturur. Sözel varlık ile bu durumu sanırım anlatabiliyorum, yazarından bağımsız, kendisi bir metin olan, değişen zamana göre değişik içerikler edinebilen bütünlüklü, canlı bir sözel organizma.

O şiiri aslında ben bir aşk anımı anlatmak için yazmıştım. Ocak ayında tanışmıştık, gözümüz birbirimizden başka bir şey görmüyordu. Ve sonsuzca birlikte yaşamak istiyorduk, olmadı. İşte Ocak adlı şiirde bu duyguları işledim ama bir politik içerik de kazanmış oldu yazılıp bittikten sonra. Şiir bir sözel varlık olarak böyle bir şey.

 

Ç.O. Hocam şairin, şiirin/ metnin ve okuyucunun niyet farklılığı böyle oluşuyor sanırım. Dediğiniz gibi, sözel bir varlık olarak şiir insana, hayata dair çok şey söyleme olanağına sahip. Konuyu biraz daha açar mısınız?

 

M.C. Şiir bu olanağa dil içinde işleme özelliğiyle sahiptir. Zira bir dil mucizesi olarak şiir dil içinde daha geniş anlam alanlarına kapılar açarak insana ve hayata ilişkin muazzam anlamlar üretmektedir, üretebilmektedir. Şiirin sözel bir varlık olarak bağımsızlaşması; bir metin olarak şairde, okuyucuda farklı anlam boyutları kazanması bu özelliğinden kaynaklanmaktadır. Ama bu olgu ülkemizde çok yanlış anlaşılmaktadır. Hiçbir terkibi olmayan, rasgele alt alta dizilmiş dizeler birliği şiir sanılmaktadır; en elim olanı da böyle yazılmasıdır.

Yani şiir yüksek terkip isteyen, bir çeşit söz mühendisliği ve matematiği. Yürekten, muhayyileden sızan sözün terkibi ancak böyle şiir olarak vücut bulur.

 

Ç.O. Hayat Bir Düş kitabında bazı şairlerden dizeler alıntılayarak onları selamlıyor, şiirleriyle olmasa bile dizeleriyle anmamızı, düşünmemizi sağlıyorsunuz. İranlı şair, ressam Behruz Kia, Cahit külebi, Neşat Ertaş, Cahit Sıtkı Tarancı, Giuseppe Ungaretti şiirlerinizle yeniden şiirsel bir dolaşıma giriyor. Bu isimleri özellikle mi seçtiniz? Yoksa şiir yazma sürecinde öyle gerektiği için mi girdiler şiirinize?

M.C. “Şiirin Yazılma Süreci I, II, III” (Şiirin Gücü) adlı yazımda şiirin ortaya çıkma dönemini karanlık, bilinemeyen bir dönem olarak nitelemiştim. Bu düşüncemde bir değişiklik olmadı. Yani çok farklı etkiler, olgular iç içe işliyor ve biz açık seçik bunun ne olduğunu söyleyemeyiz. Ancak şiirin üstünde çalışma döneminde şiirin isterleri doğrultusunda bir çalışma başlar. Bu dönem yarı bilinçli dönemdir. Ortaya çıkan eserin çekim gücünde, anaforunda şiire müdahale etmeye çalışırız. Bu isimlerin bazıları ilk dönemde, bazıları da bu ikinci dönemde şiirime kendiliğinden konuk oldular. Yani bu dizeler üstünde yoğunlaşarak o şiirleri yazmadım. O dizeler kendiliğinden girdiler şiirime. Böylece şiirin derin düşüncesinde üstlerine düşen yapıcı gücü yerine getirmiş oldular.

Ç.O. Okuduğumuz bir şiir, eleştiri, öykü, roman veya duyduğumuz bir söz hafızamızın bir yerlerine çekilip zamanı geldiğinde kendini bir şiirde bir yazıda bir konuşmada dışarıya atar, atıyor demek. Bu bağlamda sizin Hayat Bir Düş kitabınızda “poetikam” diye bir önsüzünüzü neden yazdığınızı size sormak istiyorum. Bu önsözde şiire nasıl baktığınızı madde madde açıklıyorsunuz. Bu poetik açıklama okuyucuya şiirimi bu perspektiften oku anlamını da içeriyor mu?

M.C. Sevgili Çayan, “Poetikam” adlı önsöz şaire bir okuma önerisi değildir. Zira o şiirleri o poetik açıklamayla okumak hiçbir şey kazandırmaz okura. Okur için bu öneriyi Attila İlhan kitabının sonuna koyduğu “meraklısına notlar” ile yapardı, yapıyordu. Benim poetikama ilişkin açıklama yapma çabam ise okurum ile poetik bir iletişim kurmak amaçlıdır.  Şiiri okumak için bir çerçeve çizmek yerine poetik bilinç aşılamak. Bu şiir okuma önerisinden daha önemlidir. Dünyayı okuma amaçlıdır. Poetika şiirin içinde oluştuğu dünyayı ilgilendirir. Şiir ise bu dünyanın bir meyvesidir ama kendisi değildir. Hayat Bir Düş değil yalnızca, bütün şiirim bu poetikanın değişik meyveleridir.

 

Ç.O. Son bir soruyla söyleyişimizi bitirmek istiyorum sevgili hocam. Metin Cengiz’in üstünde çalıştığı kaç dosyası var ve bunları yayımlama süreçleri nasıl olacak, şiir mi poetik yazılar mı eleştiri mi anı mı? Yakın bir tarihte Metin Cengiz den ne okuyabiliriz?

M.C. Şu anda üstünde çalıştığım yaklaşık 15 kadar dosya var. Biri şiir okuma önerisi olarak teorik bir kitap. Yakında okuruyla buluşacak. Bunun müjdesini verebilirim. Üç -dört farklı şiir dosyası, ki Hayat Bir Düş bunlardan biriydi. Diğerleri saydığın türden kitaplar. Bittikçe yayımlanacak kitaplar bunlar. Okuyucunun, özellikle şiir okuyucusunun heyecanla karşılayacağı kitaplar hepsi de. Ama zaman lazım biraz. Sorular için teşekkür ederim.

 

Ç.O. Ben teşekkür ederim, kıymetli zamanınızı ayırıp söyleştiğiniz için.

Cumhuriyet Kitap, 3.01.2019