Çayan Okuduci ile Söyleşi/İstem Özdilek

Çayan Okuduci ile Söyleşi/İstem Özdilek

 

İÖ.: Çayan Okuduci’yi tanıya bilir miyiz?

ÇO.: Hay hay! Çayan Okuduci, sisteme karşı öfkeyi ve sabrı birlikte taşıyan, bu bağlamda edimlerini şiirleştirmeye çalışan ve Türkçeden Kürtçeye, Kürtçeden Türkçeye şiir çevirileri yapan, arada bir yazı yazan, söyleşi yapan, barışçıl biriyim. Diyarbakır’dan İstanbul’a 14 yıl önce göç eden Çayan’la şimdiki arasında dağların, nehirlerin, yolların özlemi ve hasreti var. Sanırım bu kadar yeterlidir?

 

İÖ.: Söyleminiz bir hayli sert ve depresif, birden şahlanan dizeler hemen bir altta sakin bir şekilde akmaya başlıyor. İnsanı tedirgin eden, sarsıcı şiirler yazıyorsunuz. Yani her şey yolundayken yoldan çıkarıyorsunuz okuyucuyu. Karanlık ve soğuk şiirleriniz var, haksız mıyım?

ÇO.:Öyle mi? Bu konu üstünde düşünmem gerek ama dediğiniz gibiyse, doğru yolda olduğumu söyleyebilirim. Yoldan çıkmadan dağların ardını, nehirleri ve dikenleri bilemezsiniz. Şu anda hatırlamıyorum ama ünlü bir şair şiirin insanı sarsması gerektiğini söylemişti.

Ben bende birikenleri, beni etkileyen olay ve olguları genel olarak şiirde dışa-vuruyorum. Dışavurumcu bir şiir yazdığım söylenebilir mi? Çok fazla şiir yazmam, çok fazla yazmaya başlarsam ne olacağını iyi biliyorum. Öncelikle tekrara düşmek tehlikesi var; ikincisi ise kalp krizinden ölmek olur benim için. Çünkü şiir benim için hep mutsuzluk, keder ve acı olmuştur. Şiir yazarken hiç mutlu olduğumu ve rahatladığımı hatırlamıyorum. Hep bir dibe, aşağıya düşme halleri, yeniyi bulma arayışları… Hal böyle olunca sert ve karanlık şiirler çıkıyor ortaya. Betonun üstünde yatan birine bakıp, akşamları sıcak şiirler yazamam. Tabiatıma ters.

 

İÖ.:İlk kitabınız Yeniden Doğmak İçin’di, ikinci kitabınız Travesti At.Üçüncü kitabını ne zaman okuyacağız? Yeniden doğmak için ile son kitabınızın arasındaki yollardan ve değişimden bahseder misiniz?

ÇO::İlk kitabımı tamamen öfkemin dışa-vurumu olarak niteliyorum. Taze ve saf bir öfkenin olduğu gibi, işlenmemiş bir halde dizelere dökülüşü, namludan çıkan mermi ve ağızdan çıkan söz gibi. İkinci kitabım Travesti At için ise… öfkenin biçim ve bilinçle güzel bir uyum içinde ortaya çıktığı, fiktif bir kitap. İlk kitabım ne kadar öfke ile harmanlanmış ise ikinci kitabım o kadar kara ve karanlıktır. Üçüncü kitabıma gelince… Hem öfke hem karanlık hem de isyanı nakşettim bu şiirlerde, etmeye çalıştım. Yirmi bir şiirden oluşan Ecmain adlı şiir dosyam ki Şiirden Yayıncılıkta bu sene içinde yayımlanacak, İki bölümden oluşan bir dosya; üstünde bir hayli çalıştığım bir dosya. Karanlıktan, içten gelenin bilinçle denetlenip estetik bir formata sokulduğu şiirler.

 

İÖ.: Okuduci’nin Şiirden  dergisinin 43. Sayısında yayımlanan “Topal ” adlı şiiriniz üzerinde konuşmak istiyorum. Bize “Topal ” şiirinin çıkışını ve varsa öyküsünü anlata bilir misiniz? Etkileyici ve anlam katmanlarıyla inşa edilmiş Topal şiirini.

ÇO.:Topal şiiri sistemi teşhir eden bir şiir. Savaşlarda bacağı kopmuş bir kurbanın şiiri, bacağı, kolu kopan, gözleri kör olan milyonlarca insandan sadece biri. Savaş mağdurlarına yazılmış bir şiir. Egemenlerin keyfi için bacağından, gözünden olanların şiiridir “Topal” şiiri. Erke, egemene, devlete açık isyan edişin şiiridir, kahramanlar yaratıp ardından koyunlar gibi kurbanlık edilenlerin şiirdeki isyanıdır. Sistemin kirli ve alçak suratını gösteren bir şiirdir. Şiir benim için direniştir, direnenleri anlatmaya, yazmaya devam edeceğim. Topal şiiri bunlardan sadece biri…  

 

İÖ.:“bitmeyen kahramanlık destanları/ve sırtımdaki çaputla/seyrediyorum kopan bacağımı” Şiire başlar başlamaz okuduğumuz bu ilk dizeler üstüste inen bir tokat gibi. Sonda söylenecek sözü ilk başta söyleyenlerdensiniz. Depresif ve egemeni rahatsız eden bir şiir. Kopan bacağını “seyretmek” imgesi üzerinden şiiri biraz daha açar mısınız?

ÇO.:Daha önce de birçok mecrada, söyleyişlerimde, yazdıklarımda dile getirdim. Şiirin birçok şeyi ters yüz ettiğini ve ters yüz etmeye devam edeceğine inancım tamdır. Meramı mı? Gördüklerimi, duyduklarımı, görmezden gelinen ve haklı bir davası olduğuna inandığım her şeyi şiirde işlemeye gayret ettim. Sırtımı dönemem, ruh turistliği yapamam; bunca acının, ölümün olduğu coğrafyada dut yemiş bülbül olamam. Anlatmalıyım: Cemile’nin derin dondurucusunu, denizde boğulan savaşın çocuklarını, Cizre’de diri diri yakılanları, dilleri ve kültürleri yok sayılanları, ötekileştirilen ve ağır tecrit koşullarında yaşamaya zorlananları duymazlıktan gelemem, gelirsem kanser olurum. Çünkü öfkem sustuğum için beni yavaş yavaş cezalandırır ve öldürür. Daha ondördünde Kilis’e kuma olan kız çocuklarının meselesini anlatmalıyım, bu bir sorumluluk ve görevdir benim için. Hem şiir bir yaraya dokunmuyorsa, ne işe yarar?

Kahramanlık olgusu ne zaman çıkarsa hayatımızdan o vakit dere kenarlarında sırtımızda çaputla kopan bacakları seyretmeyeceğiz.

Ben şiirimde hep isyan ettim…! Topal şiiri bir isyan şiiridir, vergisini bacağıyla ödeyenlerin isyanıdır.

 

İÖ.:Son olarak, şiir de çeviriyorsunuz dilden dile. Herkesin mutabık kaldığı ‘şiirde çeviri zordur’ ön kabulü sizin için de geçerli mi? Çeviri şiir için ne söylemek istersin bizlere. Ve şiir dışında çevirmek istediğiniz ne tür eserler var aklınızda?

ÇO.: Çeviri keyifli ama zahmetlidir, biraz bulmaca gibidir. Şiirde bu daha da zahmetli ve sabır gerektiren yeniden bir yapılandırma işidir. Peşine düşersiniz dizelerin, O dizelerin peşindeyken kültür kodlarını, şairin üslubunu, dilin yapısını, örtünün altında saklananları, dönemin sosyolojisini, etkilerini, simgelerini, kelime dağarcığını anlamaya çalışıyorsunuz. Ve şiirin yazıldığı dönemin içine dalıyorsunuz. Bununla da yetinilmiyor; şiirin tınısını, ritmini, çevrilen dildeki akışını ve anlamını yakalamak. Salt metin okuma ve anlama işi değildir çeviri şiir. Kuru kuru çevrilmiş bir şiir, çevrilmese daha iyidir. Çevirmenler dilden dile sözcükler, cümleler, anlatımlar, mesajlar taşır ve bu taşıma işini omuzlarınız kaldırmıyorsa hiç girmeyin derim, çünkü O yükün altında kalmak var, şiire ve şaire haksızlık olur bu. Hilmi Yavuz’dan başlayıp dönemine mührünü basmış şairlerin şiirlerini çevireceğim. Daha sonra Kürtçeden öyküler çevirmek var Türkçeye. Her iki dilde de çevirileri taşımak ve buna köprü olmak hem yorucu hem de bayağı keyifli, çevirmenler çoğaldıkça birbirimizi daha iyi anlayacağımıza inanıyorum. Kaba ve aptal söylemlerle değil, şiirle, öyküyle, romanla iyileşeceğimize inanan insanlardanım. Söyleyişi için teşekkür ediyorum.