KADINLAR GÜNÜ MANİFESTOSU/MÜESSER YENİAY

KADINLAR GÜNÜ MANİFESTOSU/MÜESSER YENİAY

Kadınlar günü yaklaşıyor.. Kadınları yalnızca “anamız bacımız” edebiyatı üzerinden tanıyanlar için, şehirleri kadına benzetenler için, dilinde kadını “duhul edilen bir nesne” olarak görenler için, onu şekilcilik korsesinde durmadan küçültenler için, onu evin içine kapatıp ona yemeğin içinde dolanan kepçe rolünü biçenler için, rahmini bir poşet gibi kıvırıp sokaklara atanlar için, kullandığı hijyen ürünlerine vergi koyanlar için, yazdığı şiirleri bir edebiyat metni değil bir fener yakma olayı olarak görenler için, bedenini devlete zimmetleyenler, onu damızlık olarak kullananlar için, bedenine baktığında seven bir kalp yerine meme, vulva görenler için, kadının uysallığına bir ödev olarak bakanlar için, aşk maşasıyla kadını zapt u rapt altına alanlar için, kadını toprağa, kendini çapaya benzeten o çok ünlü ve yerleşik şair tahayyülatı için, sevgi değil savaşçılığın muzaffer olduğu o ilk zamanlardaki eril yanılgıyı bugün hâlâ idame ettirenler için, kadını imha edip ‘intihar etti’ yakıştırmasıyla işin içinden sıyrılmanın dayanılmaz hafifliğine sahip olanlar için, kadını bir fetih, bedenini ise bir ganimet olarak gören etobur erkek ilkelliği için, cinselliği vermek, almak üzerinden algılayan  ve bu kozmik birleşmeyi ‘düzmek’, ‘becermek’ gibi yine hayvansal ifadelerle alçaltanlar için, Anadolu’nun bağrında yatan onlarca anatanrıçadan habersiz bütün kadın tarihini ve yazınını yoksayanlar ve hâlâ kadını edebiyat kanonunun içine sokmak istemeyen jüri üyeleri, eleştirmenler için, kadının içindeki o büyük ruh medeniyetinden bihaber olanlar ve sevgisini yaratıcı ve çoğaltıcı bir güç olarak kabul etmeyip, küskün bırakıp, kanadını havaya kaldırmasına yardımcı olmayanlar için, namus mefhumunu yürekte değil, toprak olacak bir beden katmanında görenler için, sevgi geldiğinde kadına o sevgiyi karşılayacak cesaret ve güven bırakmayanlar için, gece dışarı çıkmasını, süslenmesini, kırmızı ruj sürmesini, mini etek giymesini ‘aranıyor’ olarak algılayanlar için, ona bir iş ve kendine ait bir oda vermeyenler, hayatını bir erkeğin güdümüne mecbur bırakan bu erkek devlet anlayışı ve rezilliği için, vulvanın hazdan daha çok bir sevgi noktası olduğunu bilmeyen ve öğrenemeyecek olanlar için, kadının sevmeye layık gördüğü nitelikte çok az erkek yetiştiren bu taşaklı ama hadım çevre için, kadını din kisvesi altında örtüler içinde mahsur bırakanlar için, onu tahakküm altına almayı devlet eliyle ve yerleşik kurumsallıkla çok iyi becerenler için, kadını evde yemek kokularıyla tütsülenmiş bırakıp kendisi dünyayı keşfe çıkarak macera arayanlar için, karısını hor kullanıp kızının iyi muamele görmesini pervasızca umanlar için, suçlunun suçunu değil kadının içki içiyor oluşunu sorgulatan ve bu düşünceyle aslında cinayete iştirak edenler için, kadının sonsuz sevgisini sonsuz hüsrana çeviren geçmiş için, ortada sevilecek erkek bırakmayan bu çorak ülke için, kadını aydınlığın ve ateşin çıktığı yer olarak görmeyenler için, onun kanatlarını kesip uçamıyor diye şikâyet edenler için, Türkçenin cinsiyetsiz sözcüklerine cinsiyet ekleyip ‘şair’i ‘şaire’ yapan edebiyatımızdaki sözde eleştirmen andropoz Sabit amcalar için, bir kadın şairin yazdıklarını umarsızca ve belaltından vurarak eleştirebileceğini zanneden Çavuş mantaliteli kasaba pireleri için, kadının ruhuna giden yolun ruhundan geçtiğini bilmeyenler için, kadının cinsel gücünü ortaya koymasına müsaade etmeyen onun bedeniyle konuşmasını engelleyenler için, aileyi erkekten müteşekkil bir yapı olarak ifade edenler için, ‘kadınlar şiir yazmaz zaten şiirdir’ diyen ne bu hayattan feyzi ne de kadının sevgisinden nasibi olmayanlar için, tahakkümün damarlarına yüklenmeyip hâlâ eşitlikçi, özgür, barışçıl bir toplum hayal etme gafletinde bulunanlar için, kadının ev içi emeğini görmezden gelenler ve sömürenler için, itaati ve tahakkümü cinsel bir pratik olarak görebilenler için, ‘düzmek’, ‘becermek’, ‘kaşar’ gibi sözcükleri toplumsal bellekte tutmakta ısrar eden ve bunu bir başarı olarak gören erkek sefilliği için, “Kendinizi yazın. Bedeniniz duyulmalı” diyen Helene Cixous gibi bir kadından tüm kadınları bihaber bırakanlar için, kadını öğretmenlik, sekreterlik gibi aslında ev hanımlığına yaklaştıran mesleklere uygun gören cinsiyetçi, bağnaz, iç kurutucu, ömür törpücü ufuksuz zihniyet için, kadını 24 saat hazır nazır olarak duygusal terapi merkezi olarak görenler için, aklıyla yapabileceği doğumları bedeniyle yaptırmaya zorlayanlar için, beni bu yazıyı yazmaya mecbur bırakan herkes için kadınlar günü bir anlam ifade etmeyecektir. Buna karşın evrene nefesimizi, aşkımızı, tutkumuzu, emeğimizi bırakmaya devam edeceğiz. Savaşarak yok olmayacağız, savaşarak iri ve diri olacağız.  Biz en iyisine layığız ve ülke vitrininde olan erkekler henüz  bu konuda pek yeterli değiller. Zaten onları yetiştirmek de bizim işimiz değil. Biz en çok kendimizi sevmekle meşgul olacağız. Tarihte karşılıksız olarak onlara harcadığımız duygusal emeği  bundan böyle kendimize harcayacağız. İlk ders bu! Kadınlar günümüz kutlu olsun.