Senin için önemli olan şairlerin -yine sana göre onları en iyi temsil edecek- şiirlerini birbiri ardı sıra bir araya getirmek yerine, onların poetikalarını önceleyen eleştirel değerlendirme yazılarıyla incelenmesi ve bu ‘eylem’in bir ‘antoloji’ bütünlüğünde gerçekleştirilmesi tabii ki yeni bir durum.
Özellikle ilk sorular -söz konusu kitapla ilgili ayrıntılı bir çerçeve çizmek amaçlanmışsa- ister istemez uzun olur. Öyleyse, soracağım ilk ‘uzun’ soruya şöyle bir girizgâhla yaklaşayım: Antolojide yer alan yazıların -yanılmıyorsam- ağırlıklı olarak Şiirden dergisinde ve önceden yayımlandığını biliyoruz. Bu yazılardan ilkinin tarihini ise ben bilmiyorum. (“Açıp baksan a!” diyeceksin, ama -sen de dahil, ben de dahil- kimsenin bu türden gayretli çalışmalar yapmaya zamanı yok). Bu yazıların yazıldıkları tarihler ile antolojinin yayımlandığı tarih arasında -ister istemez- belirli bir zaman dilimi var. Yazmış olduğun yazılarda, değerlendirdiğin şairleri birkaç kitabıyla ele almıştın. Oysa o yazıların yazıldığı/yayımlandığı tarihler ile bugün (antolojinin yayımlandığı tarih) arasında geçen zaman içinde, adları geçen şairlerin yeni kitaplar yayımlamaları da söz konusu. Öyleyse, önceden yazılmış bu yazıların -antolojinin yayımlandığı tarih itibariyle- güncellenmesi gerekmez miydi? Bu çerçevede şunu da eklemeliyim: En iyi örneği kendimden yola çıkarak verebileceğim için, sözü -istemeden de olsa- bana getirmek ve ilk dört kitabımı örnek vermek istiyorum. İlk şiir kitabım 1980, ikincisi 1982, üçüncüsü 1990’da yayımlanmıştı. Bu kitaplarla ilgili yazılar yazan ya da paragraflar oluşturan eleştirmenler/şairler/yazarlar ikinci ve üçüncü kitaplarımla ilgili olarak olumlu değerlendirmeler yapsalar da, bugünkü şiirime 1994’te yayımlanan dördüncü kitabımla vardığım kanısındayım. Demek oluyor ki, özellikle önceden yazılmış yazılarda -bence mutlaka gerekli olan- ‘güncellemeler’in illaki yapılması gerekiyor. Yine antolojinden hareketle soruyorum: Yanılmıyorsam -ben dahil- birkaç şairle ilgili güncellemeler yapmışsın. Sahi, güncellemeler yaptığın şairler kimler -emin olabilmemiz için- isim verebilir misin.. ve neden yalnızca onların verimleri kapsamında güncellemeler yaptın? Devamla: “Bu güncellemelerin -antolojide yer alan şairlerin tümü için- yapılabilmesi, asla sahip olamayacağımız o ‘epey zaman’ın yanımızda olması halinde mümkün olabilirdi” diyebilirsin tabii ki. Ama bu takdirde de, en azından, güncelleme yapılmayan şairlerin değerlendirildikleri yazıların sonlarında, o yazıların yazıldıkları tarihler belirtilemez miydi?
Evet, iç içe.. hatta kaçınılmaz olarak birbirini doğuran birkaç soruyu, ‘ilk soru’ olarak, işte sormuş bulunuyorum.
Metin Cengiz:Ben önce bu antolojinin hikayesini anlatmak isterim, mesele daha iyi anlaşılsın diye. Bundan tam yirmi yıl önce böyle bir antoloji yapmaya karar verince antolojiye girmesi gereken şairler hakkında mevcut kitapları üzerinden planlı okumalar yapmaya başladım. Her şairi belli bir eleştirel anlayışa göre ele almaktansa her şairi en iyi biçimde ortaya koyabilecek farklı eleştirilerden yararlanarak değerlendirmeyi uygun bulan uzun ve zahmetli bir çalışma idi bu. Uzun notlar almıştım. Ama bunları yazıya dökmek farklı bir şeydi, araya başka projelerim giriyordu. Açıkçası gözüm de korkuyordu. Eğer Şiirden dergisi yayımlanmasaydı belki bu proje hayata hiç geçemeyecekti ve benim yazdığım yazılar Türk Şiiri üstüne Eleştirel Okumalar olarak kalacaktı.
Gelelim şu güncelleme meselesine… Eleştirel antolojide yer alan birçok insanın kafasını bulandırmış gibi. Birkaç kişi daha dile getirdi bunu. Açıklarsak… Antolojideki yazıların çoğu Şiirden’de yayımlanan yazılar. Yani beş yılda 30 sayı demektir bu. Her sayıda ikiden çok şairin poetikasını ele aldım, irdeledim. her sayıda ortalama ikişer şair olsa bu 60’tan fazla şair demektir. Bu, antolojideki şairlerin yarısı eder. Demek ki beş yılda ele alınan şairlerin çoğu güncel.
Diğer şairler hakkında ise birkaç yazı yazmış biri olarak en son değerlendirmelerimi aldım antolojiye. Örneğin Ahmet Oktay, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz, vb. Böylesi yazılar da az değil. Bugün yaşamayanlar hakkında yazdığım ve bütün şiirleri kapsayan, yani “güncel” olan yazılar ise zaten antolojinin yarısını oluşturuyor. Nâzım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Cemal Süreya, İlhan Berk… Bu şairler daha oylumlu yazılarla yer aldılar antolojide, antolojinin ruhuna uygun olarak.
Daha önce yazdığım ve senin de içinde yer aldığın bazı şairlerin ise poetikalarını, ulaşmış oldukları şiiri de düşünerek en azından birer paragraf ile güncelleştirmeye çalıştım. Ama şunu kabul etmek gerek ki, bu güncelleştirmelerin de sonu yok. Şiirini sürekli değiştiren, hareketli bir poetikaya sahip şairlerin poetikalarını güncelleştirmek yeni yazı yazmak kadar zaman alıyor ve bir bakıyorsunuz böyle poetikaya sahip iki üç şair yeni kitaplar çıkarmış… Bazı şairler ise şiirlerini değiştirmeden aynı çizgide gittikçe derinleşmekte, böyle birçok şairin üstüne yaptığım değerlendirmeyi güncelleştirdim. Ama şairi istiyor ki daha uzun değinilsin, haklı olabilir elbette ama konu farklı da olsa aynı poetika doğrultusunda yazılmış şiirler üstünde çok da durmaya gerek görmedim ben.Yani çok değişmeyen ve şaşırtmayan şairler var ki güncelleştirmek için bir cümle bile yeterli. Kaldı ki bir yerde durmak zorundasınız, yoksa böyle bir antolojiyi yayımlamak olanağı bulamazsınız. Hani bir paragraflık bir biyografi ve şairi temsil ettiğine inanılan birkaç şiir almaktan mürekkep olsaydı antoloji, o zaman daha kolay olurdu. Velhasıl bu güncelleştirme olayı böyle.
O zaman şunu da belirteyim, sorudaki “Yazmış olduğun yazılarda, değerlendirdiğin şairleri birkaç kitabıyla ele almıştın.” değerlendirmesi oldukça afaki.
SA: Bizdeki “çağdaş şiir antolojileri”ni -senin yaptığın gibi- 1920’den başlatanlar da var tabii ki.. ama 1900’den başlatanlar da var. Örneğin: Memet Fuat; Ahmet Haşim, (1884), Mehmet H. Doğan; Tevfik Fikret (1867), Ataol Behramoğlu; Âkif Paşa (1787), Metin Celâl ve Orhan Kahyaoğlu; Yahya Kemal Beyatlı (1884) ile başlatmışlar antolojilerini. ‘Çağdaş Türk Şiiri’ni Yahya Kemal Beyatlı ile başlatan bir kişi olarak neler söyleyeceksin bu ayrım konusunda? Örneğin neden Tevfik Fikret ya da Ahmet Haşim’le değil de Yahya Kemal Beyatlı ile başlattın, Müesser Yeniay’a kadar vardırdığın süreci?
MC: Antolojinin başlığı bu soruya yeterince cevap veriyor. “Çağdaş” sözcüğüyle cumhuriyet sonrası kast ediliyor. Kimse Osmanlı döneminden “çağdaş” diye söz edemeyeceğine göre. Anlaşılan diğer antolojistler, çağdaş şiirin Osmanlı’nın son 150 yıllık tarihini kapsayan hazırlık dönemini de göstermek istemişler. Mesele amaçla ilgili. Ben “çağdaş” sözcüğüyle 1900 yıllarında dünyada çağdaş sözcüğünün içerdiği değerlere sahip olmayı imliyorum. Parlamentoya dayalı, halk iradesine yaslanan, eşitlikçi, güçler ayrılığını benimsemiş, hukukun üstünlüğüne göre yönetilen, demokratik değerlerdir bunlar. Bu değerlerin Osmanlı ıslahat hareketlerine göre çok ilerde olduğu ise ortada.
SA: Yalnızca iki isim: Rıfat Ilgaz ve İlhami Çiçek… Örneğin bu şairler (şairler kelimesinin altını çizme nedenim onların şair olduklarını tabii ki kabul etmemden ve bu cümlenin devamından dolayı yanlış anlaşılmak istemememden dolayıdır), ‘Çağdaş Büyük Türk Şiiri’nin gerçekten de ‘olmazsa olmazları’ mıdır?
MC: Rıfat Ilgaz sosyalist gerçekçi şiirin tipik bir şairi değil. Kendine özgü, farklı yanları da olan bir şair. İlhami Çiçek ise bana göre bir tek kitabıyla günümüzde yaşayan birçok şaire göre çok sağlam, bütünlüklü ve çağdaş bir poetikaya sahip bir şair. Yere göğe sığdırılmayan birçok şairden çok daha ilerde. Bu sebeple antolojiye alınmaları gerekti. Şunu söyleyeyim. Bu antolojinin ikinci üçüncü baskısında değil ama bir yirmi yıl sonra yapacağım baskısında bu iki şairin yine yer alacağına eminim ama bir otuz kişinin yeri sallantılı.
SA: Kabul, işin kolayına kaçacağım. Demek oluyor ki o ‘klasik soru’ gelecek: Şu isimler niye yok antolojinde:? Şöyle de sorulabilir bu soru: Kitap önceden ve yakın zamanlarda yazılmış yazılardan oluştuğuna göre, şu şairler (şairler kelimesinin altını çizme nedenim, adları geçenleri şair olarak kabul etmemden dolayıdır) üstüne, önceden ve yakın zamanlarda yazı yazma gereğini niye duymadın? Bir iç soru daha: Yakın gelecekte ve gelecekte -kısmen de olsa- böyle bir ‘iş’e soyunacak mısın? (Şunun şurasında madem sohbet ediyoruz, haydi biraz da şakalaşalım: “Vakit mi vardı ki?” deme lütfen; değil mi ki böyle bir işe girişilecekti, bir süre daha beklenerek daha bir zenginleştirilebilir miydi ‘kadro’? Yoksa -bir bakıma- “Zaman olsa da, yeterdi bu kadarı!” mı demek istedin? Eklerim: “Günün birinde benzer bir çalışma yaparsan, benim yer vermediklerime sen yer verirsin, olur biter!” de deme.) Parantez işaretsiz bir parantez içi daha: “İllaki üstlerinde yazılar yazılması gerekenler varsa, ileride nasıl olsa yazarız.” dersen, bu bağlamdaki sorumu geri aldığımı da belirtirim.
Evet, böylece olası karşı çıkma yanıtlarını da aklımca ve güya bertaraf ettikten sonra, eksik gördüğüm şairlerin isimlerini sayayım mı😕
(Ön adlar itibariyle ve tabii ki abc sırasıyla): Adil İzci, Altay Öktem, Altay Ömer Erdoğan, Asuman Susam, Aydın Afacan, Betül Dünder, Bilal Çiftçi, Cenk Gündoğdu, Cevahir Bedel, Coşkun Yerli, Deniz Durukan, Didem Gülçin Erdem, Duygu Kankaytsın, Emel Güz, Emel Kaya, Gonca Özmen, Gökhan Aslan, Gülce Başer, Hakan Cem, Hakan Savlı, Harun Atak, Hayati Baki, Hicri İzgören, Hilmi Haşal, Hüseyin Alemdar, Hüseyin Atabaş, Hüseyin Çiftçi, Hüseyin Köse, Kenan Sarıalioğlu, Murathan Mungan, Nesrin Kültür Kiraz, Nihat Ziyalan, Nilay Özer, Nurduran Duman, Nuri Demirci, Oğuzhan Akay, Ruhsan İskifoğlu, Salih Ecer, Serdar Ünver, Seyyidhan Kömürcü, Tahir Abacı, Zeynep Köylü, Zeynep Uzunbay.. (Bu söyleşiyi okuyanlar ve adlarını anmadıklarım için ‘özel’ not: Her sıralamanın eksikli olduğunu, bazı isimlerin hiç istenmese de -hayrettir- atlanmış olduğunu tabii ki biliyorum.)
MC: Şimdi sen onca isim saymak için birçok şey söylüyor ve birçok isim sayıyorsun ve şu değiştirerek alıntıladığım şeyi söylüyorsun sonunda, : “Bu antolojiyi okuyanlar ve adlarını anmadıklarım için ‘özel’ not: Her antolojinin eksikli olduğunu, bazı isimlerin hiç istenmese de -hayrettir- atlanmış olduğunu tabii ki biliyorum.” Eh ben de bunu söyleyebilirim. Ama söylemeyeceğim. Yukarda saydığın gerekçelere de başvurmayacağım. Mesele daha derin çünkü.
Çok isim saydın, çok daha isim eklenebilir (Ha bu arada Altay Öktem var…). Mesela İzmir’de senin adını saymadığın bir şairin mutlaka olması gerektiği söylendi. Emel İrtem, belki sen adını unuttun. Bu bana şunu söylüyor: demek ki bunun sonu yok. Çünkü başkaları senin görmek istediğini değil farklı şairleri görmek istiyor antolojide. Benim çıkarttığım listede saydığın isimlerden çok daha fazla şair var: Örneğin, Tozan Alkan, Eren Aysan, İhsan Deniz, Mehmet Can Doğan, Efe Duyan, Ahmet Güntan, Volkan Hacıoğlu, Arife Kalender, Mustafa Ergin Kılıç, Roni Margulies, Cihan Oğuz, Emirhan Oğuz, Ali Özgür Özkarcı, Şakir Özüdoğru, Fatoş Avcısoyu Ruso, Mehmet Sarsmaz, Elif Sofya, Halim Şafak, Leyla Şahin, Ömer Şişman, Mehmet Yaşın, Cem Uzungüneş, Hayri K. Yetik, , Kenan Yücel, Necmi Zeka… Ve hepsi de bilinen, saygıdeğer isimler. Bu isimler çoğaltılabilir. Oysa antolojinin önsözünde antolojinin mantığı gayet açık bir biçimde açıklanmış. Neden bu yok, neden şu yok’a cevap veriyor. Hatta neden şu vara da cevap veriyor.
Örneğin 1920-1970 arası dönem için kıstas: ” Deyim yerindeyse yüz yılı aşkın bir süreçte, bu sürece damgasını vuran, etkin, poetikası olan şairler yerli yerine kondu, onurlandırıldı. Bu etkinin yapıcı zemini içinde öne çıkanlar da işaret edildi. Amaç buydu ve elimizdeki kitabın ilk iki bölümü, elli yıllık bir süreci, 1920-1970 yılları arasını kapsamaktadır.”
1970- 2005 ve 2005-2015 yılları için kıstas: Bu yılları kapsayacak diğer iki bölüm ise elbette başlı başına bir çalışmanın ürünü oldu. Başlı başına derken bu dönemin şairlerini seçmekte çekilen zorluklar anlaşılmalıdır. Bu dönemde öne çıkan şairler aslında şiir tarihi hakkında bir değerlendirme ile şairlerin “sayı bakımından önemine göre alınan şiir örnekleriyle biyografilerinin verildiği” klasik antoloji anlayışıyla hazırlanmış olan Ataol Behramoğlu (Büyük Türk Şiiri Antolojisi, 2. baskı 1987) ve Ahmet Necdet (Modern Türk Şiiri, 1993) tarafından yapılan antolojilerde yer alarak şu ya da bu şekilde netleşmişlerdi. Cemal Süreya’nın bizlere bakarak bazı şairlerin daha oylumlu antolojilere geçmesi zamanı geldi sözü de bu bağlamda anılmalıdır. Ancak bu antolojinin çağdaş Türk şiirini gelişme ve şiir düşüncesi (tartışma, poetik yazılar…) seyir süreci içinde gösterme düşüncesi ile ve yazı ağırlıklı olarak hazırlandığından şair sayısında ister istemez bir artış da gerçekleşti. Süreç içinde eleştirileri ve polemikleriyle önem arzeden şairlere şiirleri nitelik olarak zayıf olsa da antolojide, bir dönemi daha net gösterebilmek kaygısıyla yer verildi. Kısaca geçmişten günümüze gelinirken huni biçiminde bir seçim yapıldı.” Demek ki 1920-1950 döneminden 26, 1950-1970 döneminden 29 olmak üzere 55 şaire; 1970 sonrası dönemden 68 ve 2005 sonrası dönemden ise 4 yer şaire yer verildi.”
Bu alıntılar antolojinin mantığını açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Bu antolojide daha önceki antolojilerde yer almış, kişilikleri belirginleşmiş şairlere ağırlıkla yer verilmiştir. Onlara eklenen şairlerin sayısı 2005 sonrası dahil 15’i geçmez. Yani daha önceki antolojilerde kendilerine yer açmış olanlar bu antolojide de yer aldılar.
2005 sonrası dönem için kıstasımız ise şu: “Bu antolojide yer verilen ve 1980’li yıllarda doğup da kimlikleri 2005 -2015’li yıllarda belirginleşen şairler ise özenle seçildi, bunda henüz şair kimliklerinin belirgin olmaması belirleyici bir rol oynadı. Kişilikleri seçilebilen, şiire çalışan, çalışkanlıklarıyla öne çıkan ve kendilerini şiire adayanlar seçildi. Ayrıca kendilerinden önceki yüz yıllık şiir poetikalardan ayırt edici bir şiir poetikasına sahip olacak biçimde yararlanıp yararlanmadıklarına, son yıllarda gelişen ve geçmişin şiir birikimi üstünde şekillenen şiiri temsil edip etmediklerine, şiir bilincine yazılarıyla katkıları olup olmadığına göre değerlendirildi.”
Bu dönemdeki şairlerde bir sıkışma yaşandığı görülüyor. Bu her dönemde görülen bir özellik; şairlerin seçikleşmesini, öne çıkmasını beklemek gerekecek.
SA: Sence, mutlak sorulması gereken hangi soruyu/soruları yöneltmeyi unuttum?
MC: Teşekkür ederim, sorduğun soruları fırsat bilerek söylemem gerekenleri söylemeye çalıştım.
Sina Akyol
Varlık, Temmuz 2016