arap ülkeleri demokrasi istemleriyle kaynıyor. kitleler tek bir ses halinde daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik diye sokaklara akıyor. otokrasiye, diktatörlüğe, krallığa, faşizme, yani çağdışı her türlü yönetime karşı direniyor; kaba güce karşı maddi bir güç haline gelmenin olanaklarını kullanıyor. bizim ülkemizdeyse memnun olmasak da, karşı çıktığımız bir çok yanı olsa da iyi kötü işleyen bir demokrasi, bir basın özgürlüğü/düşünce/örgütlenme özgürlüğü, yargı-yürütme-yasama ayrılığı esasında bir güçler ayrılığı ilkesi işlerliği var. ama yarın öbürgün bu olanaklardan tamamen yoksun da kalabiliriz. ordunun müdahaleci yapısına (ki cumhuriyeti kollama ve koruma maddesinden alıyor bu meşruiyeti, ve ama halen daha geçerli bu kanun), demokrasinin katılımcı olmamasına, düşünce ve örgütlenme özgürlüklerinin zaman zaman ilga edildiği görüntülere, yoksunluğa, yoksulluğa, yolsuzluğa karşı çıkmak başka, bunlara karşı çıkarken birilerinin demokrasiyi, özgürlükleri ve yargı-yürütme-yasama gücünü tek elde toplamak gibi siyasi emellerine alet olmak başka. bizler de daha fazlasını istemeliyiz. kaldı ki gladyo esasında (bizde gladyo örgütünün uluslararası gladyo ile ortak hareket edip soğuk savaş mantığı içinde sovyet bloğuna ve sola karşı eylem düzenlemekten çok, solu silmeye ve laiklik ilkesini koruma adına sistemi aynen devam ettirme amaçlı olduğu biliniyor) değil de yalnızca gladyonun bir döneme uygun düşen yapılanması olan ergenekon tutuklamaları bugün geniş bir kesimce eleştiri konusu. yolsuzlukların üstünün örtüldüğü düşünceleri ağır basıyor. bütçe harcamalarının seçim çıkarlarına dönüştüğü endişeleri var. ergenekon tutuklamaları ise muhalefeti susturma, farklı sesleri kesme, basın düşmanlığına dönüşmüş durumda. böyle yorumlaıyor. esasında başından beri böyle olacağı konusunda kuşkular vardı. ama bugün tamamen açığa çıkmış durumda bütün bunlar. örgütlenme, tepki gösterme hakları ise şiddetli bir biçimde eleştirilir oldu. öğrencilere, tepkisini gösterenlere, işçilere, şiddet uygulanmakta, bu yola başvuranlar tehdit edilmekte. hatta muhalif partilere bile neredeyse şiddet uygulanacak. ve bu partilere nasıl yönetilecekleri dikte ettirilmeye çalışılıyor. bizim karşı çıkmamız gereken nokta işte bunlar olmalı. ve tepkilerimiz başta örgütlerimiz aracılığıyla olmak üzere meşru yollarla mutlaka gösterilmeli. aksi takdirde yarın çok geç olabilir. ucubeler kitabı ise bu yollardaan sadece biridir. ve elbette herkes yer almalı. böylece insan olmanın onuru dik tutulmalı. demokrasi, basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, yargı-yürütme-yasama esası üzerinde güçler ayrılığı ilkesi ve bütün bunların üstünde yeşerdiği laiklik ilkesi (bu ilke yaşamsal değeri olan bir ilkedir. kadına baskı, yaşam alanını daraltan alkol yasağı, çocuk istismarı, cinsel baskılar, kadını örtünmeye zorlamalar vb. bu ilkenin ihlalinden kaynaklanmaktdır) temel olarak alınmalı. ama bu yapılırken her türlü düşüncenin kendisini ifade edebilmesi, örgütlenebilmesi ve tepkisini yasalara uygun olarak gösterebilmesi önemle vurgulanmalı.