Cafer Yıldırım ile Şehirden Bir Nisan Üstüne/Aydınlık

Cafer Yıldırım ile Şehirden Bir Nisan Üstüne/Aydınlık

ŞEHİRDEN BİR NİSAN

Murat TETİK, Aydınlık Kiap, 16 Aralık 2016

“Şehirden Bir Nisan” Cafer Yıldırım’ın yedinci şiir kitabı. 1988 yılında “Türküler Kimin İçin”le başladığı şiir yolculuğunu, çıtasını yükselterek sürdürüyor Yıldırım. Baştan belirtmeliyim ki şiirini bilinçle kuran her şair gibi, Yıldırım da kendi şiirini kurma yolunda geçen zamanın gerekli kıldığı mesafeyi almış bulunuyor. Aldığı bu mesafe “kendine has” ifadesini fazlasıyla hak ediyor.

Dış dünya ile bireyin iç yaşantısının kesiştiği, çeliştiği ve çatıştığı alanlardan temalarını edinmiş olan “Şehirden Bir Nisan”, temasal açıdan Cafer Yıldırım şiiri için bir zenginleşmeyi de içeriyor.

Toplumsal değerlerin sıkışmışlığı içindeki bireyin iç yaşantısı ve kendine yol açma çabası, şairin beslendiği tematik alanın bir boyutunu oluşturuyor. Kitabın en hacimli şiiri “Deniz Eri ve Rayiha” bu alanda yer alan şiirlerden:

edindiğimiz kipler

kullandığımız eşyalar

seçtiğimiz mekânlar gibidir

taşıdığımız ruh

tutunduğumuz imge

onlar ki kodlanmıştır aslında

atlanmış bir nedenle

tarihsiz bir tesadüfle

kim bilir, belki de

tasarlanmış bir tercihle

 

vardır bir açıklaması

kimi emsalsiz adımların

tutulan ayrık yolların

gerekçesi sığmaz sınırlarına

gündelik genel tanımların

uzağında ve dışındayım bütün olasılıkların

annemin küçük kızı ben rayiha

artık otuz yaşındayım

aklımı kurtardım sorulardan

cevaplardan hiçbirini seçtim

“Sınır ve Sır, Şehrin Kenarında, Dağın Başladığı Yer, İçin, Aşk” gibi şiirler ise bireyin edindiği deneyimlerin onu taşıdığı mesafeden geçmişine, geçmiş yaşantısına bakışını konu alan ve bu anlamda şairin beslendiği tematik alanın bir başka boyutudur:

ne kadar da geç anladım, fazlasıyla

oyalanmıştım beklediğim duraklarda

dolaştığım kıyılarda, kalana dek bir başıma

her seferinde geciktim yeni bir başlangıç şansına

 

nesnel koşullar, yepyeni gereklilikler

tut ki bahaneler ya da sahici nedenlerle

herkesin bir şekilde geçtiği sınır ikliminden

bana daima ‘kalmak’ düştü     (Kalmanın Öyküsü)

Ayrıca bireyin hayat içinde edindiği konum, durduğu yer ve edindiği konum ile durduğu yerin onun varoluşuyla ilişkisi de Cafer Yıldırım şiirinin sorgulama alanı içinde yer almaktadır:

benim bedenim hangi yoksulluk damarından beslendi

benim genlerim hangi kıraç coğrafyadan derlendi

benim denea’larıma hayat veren

gecenin ülkesi nerede başlamaktadır

kim armağan etti bana o ülkeyi

benim vatanımı kim kurdu

benim adımlarımın öncüsü hangi korkak oldu

hangi ödlek geri durdu ileri atılmam gereken yerde

doğru yer neresidir,  insan hangi fırtınada yola çıktığında

hangi bulutu rehber edindiğinde

ya da hangi kuşkunun şimşeğinden kaçabildiğinde

olur doğru yerde, doğru yer neresidir

 

ben neden senin yanında değilim (Doğru Yer)

Şairin kurduğu dil genellikle birinci tekil kişi anlatımı üzerinden ilerlemekle birlikte bu dilin okuyucuyla bütünleşmeyi sağlayıcı, okuyucuyu kısa sürede söyleyicinin duygu atmosferine taşıyıcı niteliklere sahip olduğunu belirtmeliyim. Ki kimi zaman bu dil, birinci kişi anlatımından yavaşça ikinci kişiler üzerine kayarak okuyucuyu da şiirin bir parçası haline getiriyor:

işte böyle zamanlarda

eklemek ister varlığını varlığımıza

sebepsiz ve gerekçesiz bir tesadüf

sadece bir tesadüf, köprü olur

hayatla ölüm arasındaki denize

dostum, derim ki sana

ıskalama bu sınırı

asla yürümekten geri durma

olasılıkların adresine (Tesadüf)

Bu şiirde olduğu gibi Cafer Yıldırım’ın anlatımının arka plandaki dokusunda, iç gözeneklerinde kendini hissettiren acı verici bir ironi ile yer yer espriye yaklaşan rahat bir söyleyişin altını bu kitabındaki yenilikler olarak çizmek isterim:

ölümle sınırlı

bir hayatın karşılığısın

gerçeğin bütün anlamı

budur sonunda

 

sonsuzlukla yaralanmış

düşüncelerin kışındasın

kışındasın kuşkuların

her şeyden önce

 

geç o dar vakitlerden

meyhanelerde bir yer bul kendine

varlığın attığı düğümü

belki rakının hikmeti çözer (Rakının Hikmeti)

Söyleyişine kattığı espri dozuna örnek olarak aktardım bu şiiri. “Şehirden Bir Nisan, Yaş Günü Partisi, Anket, Randevu” adlı şiirlerinde de dilin benzer biçimde kullanıldığını, en azından bir söyleyiş rahatlığı sağlanmaya çabalandığını söyleyebilirim.

Cafer Yıldırım’ın imge ile ilişkisine de değinmek gerekir. Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısı meramımla ilgili olduğu için o yazıdan bir aktarma yapacağım:

“Cafer Yıldırım’ın ilk dikkat çeken özelliği şiirdeki dili. Sözcükleri genellikle gündelik kullanım anlamlarına yakın kullanıyor ancak şiirin bütünü okunduğunda mesajın, şiirin bütünüyle kurulan bir imge aracılığıyla üretildiğini görüyoruz. İçten ve yalın söyleyişi, şiirin bütünüyle elde edilen imgeyi daha ilginç kılıyor. Mesaj böyle bir imgede daha verimli oluyor ister istemez.”

Şairinin anlatımında sık sık imgelere yer vermesi, dilinin imgesel bir akışa yaslanması onun şiirinde imgenin yerini belirlememizi de zorunlu kılıyor. Kitabın arka kapağındaki yazıya şu belirlememi eklemek istiyorum: Cafer Yıldırım şiirinde imge, dili canlı ve renkli kılan, okuyucuyu şaşırtan işleviyle değil, öncelikle anlamı öne çıkaran, etkileyici kılan ve hatta onu tamamlayan bir unsur olarak öne çıkıyor. Yani imge ile anlam ilişkisi her zaman doğrudan bir ilişki özelliği taşıyor.

Hiçbir şairin hiçbir kitabının dergilere yazılmış bir yazının sınırları içine sığacağına inanmam. Bu yazı için de aynı görüşümü koruyorum. Dergi yazıları şair ve yazar için sevindirici yazılar olmakla birlikte onları okuyucuya tam olarak yansıtan yazılar değildir. Bu nedenle okuyucu için en kestirme yol, şair ve yazarları birinci elden, kendi kitaplarından tanımaktır.

 

 

img149