Ocak 2016

Metin Cengiz’den eleştiri/ Murat Belge ve Marksizm

Metin Cengiz     Murat Belge ülkemizin önemli aydın simalarından biri. Bunda kuşku yok. Özellikle de Marksizm konu olduğunda uzmanı bilinir. Bilinir de Marksizm’in sorunsalları üzerine yaptığı konuşmalarında kendisinin Marksist olmadığını da söyler. Marksizm üzerine tartışmalara içerden biri gibi değil de dışarıdan biri gibi yaklaşır. Bunun en son örneğini Kasım 2011 tarihli Milliyet Kitap’taki “Eagleton Üstüne” yazısında görmek olası. Aynı okulda okuduğu Eagleton üstüne azımsanacak bir bilgi değil Belge’ninki. Eagleton hakkında detaylı bilgi edinmek isteyen birisi için içi dolu, yönlendirici bir yazı. Ama bu kısa değinide Marksizm’e taş atmayı unutmamış Belge. Eagleton ile Türkiye’de yaptığı mülakattan sözederken “sanat ya da...

Continue Reading →

“Ağırlama” Gösterisi ve Bir Fotoğraf Okuması

Gösteri dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2011 tarihli 305. sayısında, Şairin Niyeti ve Okurun Niyeti adlı bölümde Bâki Ayhan T., Ş. Bilsel’i “ağırlamış”. ”Şair”in de “okur”un da niyeti çok iyi anlaşılıyor bu yazılanlardan (Bu ikilinin şiir ortamının şıracısıyla bozacısı, yeteneksiz siyam ikizleri oldukları iyice su yüzüne çıktı). Yazılara Ş. Bilsel’in biri tam sayfa, diğeri yarım sayfa büyüklüğünde iki fotoğrafı eşlik ediyor dergide. Bu fotoğraflar, aslında ortada şiirin olmadığının da bir göstergesi. Ş. Bilsel’in öne çıkarılacak nitelikte bir şiirinin olmadığının farkındalar anlaşılan, fotoğrafın abartılı ölçülerde (afiş boyutunda) bastırılmasıyla “şair”in öne çıkarılmak istendiği çok açık çünkü. Has ve hakiki şairlere özgü o mahcubiyet duygusunu ara...

Continue Reading →

Editörlüğü Hakkıyla Yapmak

Editörlüğü hakkıyla yapanlar kaldı mı bilmem. Ama biz olduğuna inanmak istiyoruz. İstiyoruz da… Eliz Edebiyat’ın Temmuz 2011 tarihli sayısında Nuri Demirci’nin yazısı okuyanı dumura uğratacak türden. Konuya Kenan Yücel Şiirden’in 6. sayısında değinmişti. Kısaca açalım. Zehra Betül bu derginin Haziran sayısında bir yazı yazdı. Bilenler bilir. Okkalı sorularla doluydu. Sorun bu değil. Sorun bu yazıyı yayımladıkları için Nuri Demirci ile Hilmi Haşal’a gösterilen sağlıksız tepkiler. Anlaşılan o ki, kendilerine yönelttiği sorularla yanlışlarını, çelişkilerini ortaya seren bu yazıdan rahatsızlık duyan yıllıkçılar, yıllıklarından aldıklarını düşündükleri güçle (çünkü henüz şair adayı hepsi) bir iyi azarlamışlar ki editörlerimizi, onlar da “Varlık’taki yazımızda biz sizi...

Continue Reading →

İki Dergi

Metin Cengiz   Abdülkadir Budak renkli biri. Bunu Sincan İstasyonu dergisinde de görmek olası. Canlı, hatta şaşırtıcı bir dergi. Az sayfalı oluşunun da etkisiyle insan bir oturuşta okuyabiliyor bu dergiyi. Ama örneğin Akatalpa’da bu olanaksız. Yazılar yokuş yukarı çıkan, yaşlı, dizleri titreyen birinin oflaması puflaması örneği zor gidiyor. Seçme, nitelikli olanı yayımlama -dergiyi doldurma kaygısından olacak- dibe vurmuş durumda. Derginin editörünün dediği gibi işler “Akatalpa’yı var eden temel iradenin motivasyonu bayır aşağı yürüyor. (…) Dergide şiir yok.” durumunda. Oysa Sincan İstasyonu rahat bir istasyon. İçtiğiniz çayın, ayran çorbasının, belki yediğiniz tostun, buğusu üstünde simidin tadını unutamazsınız. Belki de bazı şeyler...

Continue Reading →

Yazınsal Dille Yazma Çabası

Metin Cengiz   Eskiden edebiyatımızda, genellikle de romancılarda ve öykücülerde görülen bir hastalık vardı. Parlak, cilalı cümleler kurmak. Bu tür cümleler yazınsal dil sanılırdı. Eleştirilerinin keskinliğiyle tanınan Fethi Naci, bu tür sözde ustalıkları hemen bulur, açık ederdi. Gücünü Yitiren Edebiyat ders veren eleştirilerle dolu. Keşke edebiyatçılarımız usanmasalar da yeniden okusalar! Bir iki örnek verelim Fethi Naci’den: “…sessizliğin buzsu camını keskin bir elmas gibi ikiye bölmüştü.” (Kamuran Şipal); “Sonbahar bir ayrılık şiiri gibi sarmalamıştı beni…” (Erendiz Atasü); “Perdeler kim bilir kaç yazdır amansız bir güneşi emmekten bitip tükenerek kavruk bir toz kokusuyla kalakalmıştır.” (İnci Aral). Fethi Naci nereden alıntıladığı konusunda bir...

Continue Reading →

Hükümet Şairlerini Seçti

Geçenlerde internet üzerinden bir haber okudum. İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Araştırma ve Geliştirme bölümü (Ar-Ge), hükümetin İstanbul için şair ve yazarlarını belirlemiş. Haber şu başlıkla verilmişti: “Nobel'li Pamuk kuraya giremedi” Spot ise şöyle: İstanbul Milli Eğitim öğrencilerle buluşmaları için her ilçeye 2 yazar yolluyor. Yazarlar kurayla belli olacak, aralarında Orhan Pamuk yok. Gazete olayın içeriğinin ne anlama geldiğiyle ilgilenmemiş. Ancak sadece sezdirmiş. Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk yok. Ama altta listede adları olan yazarlar var. Haberin tarihi: 28 Kasım 2011 Pazartesi, 09:57:29. Şu linkten ulaşabilirsiniz kolaylıkla:http://www.haberturk.com/kultur-sanat/haber/692007-nobelli-pamuk-kuraya-.... Haberi Ar-Ge’den Yusuf Çopur adlı bir öğretmen vermiş. Biz yorumumuzu dergimizin bir sonraki...

Continue Reading →

Ucubeler ve Ülkemizin Durumu

arap ülkeleri demokrasi istemleriyle kaynıyor. kitleler tek bir ses halinde daha fazla demokrasi, daha fazla eşitlik diye sokaklara akıyor. otokrasiye, diktatörlüğe, krallığa, faşizme, yani çağdışı her türlü yönetime karşı direniyor; kaba güce karşı maddi bir güç haline gelmenin olanaklarını kullanıyor. bizim ülkemizdeyse memnun olmasak da, karşı çıktığımız bir çok yanı olsa da iyi kötü işleyen bir demokrasi, bir basın özgürlüğü/düşünce/örgütlenme özgürlüğü, yargı-yürütme-yasama ayrılığı esasında bir güçler ayrılığı ilkesi işlerliği var. ama yarın öbürgün bu olanaklardan tamamen yoksun da kalabiliriz. ordunun müdahaleci yapısına (ki cumhuriyeti kollama ve koruma maddesinden alıyor bu meşruiyeti, ve ama halen daha geçerli bu kanun), demokrasinin katılımcı...

Continue Reading →

Günümüz Genç Şiirin Durumu

Metin Cengiz   Ülkemizde her alanda kimsenin kolayca açıklayamadığı, adını anlaşılır bir biçimde koyamadığı, büyük değişim ve dönüşümler yaşanıyor. Yaşananlar adlandırılmak için sayfalar dolusu yazılar yazılıyor. Bu yazıları okuduğunuzda, savunulanların ülkede olup bitenler konusunda doyurucu olmadığını, olamadığını görüyorsunuz. Doğrusu değişim şu meşhur fil meselinde olduğu gibi tanımlanıyor. Herkes fili tuttuğu yerden (bulunduğu cepheden) tanımlamaya çalışıyor. Herkes özgürlükçü. Herkes ülkemizin bir değişim sancısı yaşadığını söylüyor. Herkes eski kalıpların günümüze uymadığını, eski giysilerin dar geldiğini, yasaların değişime göre uyarlanması gerektiğini söylüyor. Ama siyasal aktörler bir türlü bir araya gelip yapılacak olanın üzerinde anlaşamıyor. Bir ayak oyunu, arkadan kuşatıp puan alma kurnazlığıdır siyasal...

Continue Reading →

Fikret Demirağ’ı da Uğurladık!

FİKRET DEMİRAĞ ANMASI/METİN CENGİZ Fikretle aramızda şiirin ırmağı Işığın tilmizi gibi akardı Tek tek konuşurduk bütün şairleri Yıldızlar bir şenliğin fitilini yakardı Kardeşim Akdeniz'i içiyor şimdi Mezarı başında bir can simidi Sanki ölümün süvarisi Gecenin atlarını sürüyor *** Son aradığımda ıslak bir ses telefonda "Boğazım kurudu ellerim dondu" Hayat bazen bıkkınlık verir ya Zaman böyledir, belirsiz bir uyku Şimdi desem ki kardeşim gel Der mi geliyorum, şair sözü Ölüm mü açan gövdesinde Çiçek gibi iki gözü *** Fikret’ten sonra dünya azaldı Bir adım atıyorum rüyamda çil çil bir Yalova Bir adım atıyorum Fikret’in anlattığı Girne *** Fikret’le sokak sokak gezerdik...

Continue Reading →

Şizofrenik Gerçeklik, Saçmalamak ve Günümüz

Metin Cengiz Anlamı hiçlemenin, sıfırlamanın bir olanağı var mı? Şiirde, herkesin ortak malı olan dilin özel kullanımı yoluyla, çok öznel, ancak yazanın anlamlandırabileceği, belki de, bir müddet sonra yabancılaşacağı bir şifreyle metin oluşturmak güç iştir. Ama böyle metinleri günümüzde artık bulabilmek olanaklı hale geldi. Kimsenin yaratılan yan anlamını çözemediği, hayatı yeniden üretme şansı/olanağı olmayan böylesi metinler, dolayısıyla günümüzdeki gerçekliğin parçalanmışlığına, saçmalığına bile bir atıf olamaz/olamıyor. Konuya açıklık getirmek için günümüz dünyasının özelliklerine gönderme yapan metinlere burada sanırım değinmek gerekiyor. Bu nedenle de, Jameson’un ‘ecriture’ diye nitelediği kesikli metinlerden söz etmek istiyorum. Jameson’un ‘ecriture’ demeyi yeğlediği, şizofrenik parçalanmayı gösteren göndermeler algılanabiliyor,...

Continue Reading →